Öne Çıkan Yayın

Evin İçine Yağan Kar

      Herkese selam! Nasılsınız, n'apıyorsunuuz? Günleriniz nasıl geçiyor, nelerle meşgulsünüz? Tatil planınız var mı ya da memlekete mi gittiniz? N'aptınız n'ettiniz gelin biraz sohbet edelim.      Bana soracak olursanız çok şükür ben de iyiyim. Yuvarlanıp gidiyoruz işte:) Evde olmaktan son derece memnunum. Umarım şehir dışına çıkmak gibi bir şey yapmayız. Şu an öyle bir düşüncemiz var gibi durmuyor ancak pek belli de olmuyor bazen bir anda baş gösteriveriyor.      Dün akşam odamda kendi kendime takılıyordum. Blogda bazı değişiklikler yapmak istiyordum onunla alakalı bir şeylere baktım, denedim derken istediğim resmi yapay zekaya da yaptırabileceğimi fark ettim ve küçük bir paragrafla komut verdim. Hatırladığım kadarıyla şöyle yazmıştım: " Sallanan sandalyesinde çayını içerken diğer eliyle gözlüğünü düzelten kız kitap okuyor." tarzında bir cümleydi. Ve işte çıkan ilk tasarımlar...     Çok istediğim sonucu alamamıştım açıkçası. Çok ...

İçimden Gelenler-7

 


    Herkese selam! Nasılsınız, nasıl gidiyor hayatınız? Umarım çok iyisinizdir, keyfiniz yerindedir.

     Beni soracak olursanız, bilmiyorum. Bir akıntıya kapıldım gidiyorum işte. İyi olacağım diye çırpınırken, daha çok uğraşırken iyice batıyorum sanki, anlayamadım. Neden böyle hissettiğimi az çok anlayabiliyorum aslında ama bu durumu değiştirmek için elimden bir şey gelmediğimden umutsuz bir haldeyim sanırım. 

    Bu haldeyim çünkü kendime ayıracak hiç vaktim yok. Durup bir neler oluyor bakıp anlayabileceğim, düşünme becerilerimi kullanabileceğim bir an bulamıyor gibiyim. Kendim için ders bile çalışamıyorum. Varlığımı tamamen bazı insanlara adamış gibi hissediyorum. Bu durumdan her zaman şikayetçi olduğumu da düşünmüyorum. Gerçi düşününce değil ama yaşadığım ve hissettiğim şeylere baktığım zaman sıkıntılı olduğumu fark edebiliyorum.

    Bugün size hem içimi dökmek hem de danışmak istiyorum. Uzun zamandır kafamı kurcalayan, zihnimi bayadır ele geçirmiş ve beni ikilemde bırakmış bir konudan sizlere de bahsetmek istiyorum. 

Uzun zamandır (yaklaşık 9 yıl) kendimi, hayatımı adadığım bir hayalim/  hedefim vardı. Ve bunu başardım. Yaklaşık 2 yıldır da bu 9 yılın içindeyim. Yani başardım ama hayatım hala bundan ibaret. (çok saçma bir anlatım oluyor şu an, özür dilerim) Aldığım tüm eğitimler, yaptığım fedakarlıklar bunun içindi. Ve hala da devam ediyor. 

    Büyük resme bakacak olursak halimden memnunum. Doğru olduğunu düşündüğüm şey için yıllarımı verdim, emek gösterdim, çalıştım, didindim ve başardım. Ve bu başarıyla da edindiğim yeni hedeflerimi ve sorumluluklarımı yerine getirmeye çalışıyorum. Bu uğurda yaptığım şeyler aslında beni zorlayan ya da yoran, üzen şeyler değil. 

    Daha önce verdiğim örnek üzerinden gidiyorum, ders anlatmayı çok seviyorum. İnsanlara bir şeyler öğretmek, iyi gelmek, yardımcı olmak bana iyi geliyor ve bu hissi seviyorum. Ama sanki son zamanlarda dünyanın gerçekten de çivisi çıkmış ve çoğu insanla anlaşmak artık çok zor gibi geliyor. Aslında çok sevdiğim bir şeyi yapıyorum, sevdiğim işin içindeyim ama etraf beni bu şeye karşı itmeye başlamış. 

    İnsanlarla uğraşmak istemiyorum. Hayatımın her evresinde bu tür sıkıntılara sahip olacağımı da biliyorum. İnsanlar her yerdeler; okulda, işte, apartmanda... bu yüzden böyle bir derdim hep var olacak. Ama benim başa çıkamıyor oluşum ya da sık sık düşüyor gibi oluşlarım kendime vakit ayıramamaktan bence. Kendimi dinlediğimde, kendim için bir şeyler yaptığımda kendimi daha iyi hissediyorum. Sorunlarla uğraşabilme konusunda çok daha başarılı bir insan oluyorum. Mesela eve geldiğimde (konfor alanı), sevdiğim şeylerle meşgul olduğumda, ders çalıştığımda bile daha iyi hissetmiş oluyorum. 

    Şimdi, asıl soruya geliyorum. Böyle bir durumda hayallerimin peşinden gitmeye devam etmeli miyim yoksa... etmemeli miyim? 

    Durumu biraz daha açmak istiyorum. Geçmişteki Sude asla bu kadar uğraştıktan sonra meyvesini yalnızca 2 yıl yemekten hoşnut olmazdı ve onu büyük bir hayal kırıklığına uğratmış olurdum. (meyve dediğim şeyi şöyle düşünelim; bölümümden mezun olmuşum ve mesleğimi yapıyorum) 

    Bir de şöyle bir şey var ki her sene çevrem değişiyor aslında. Yani bu sene hayatımı zorlaştıran insanlar illa seneye de (Haziran'dan sonra) hayatımda olacaklar diye bir kaide yok. Ama bilemeyiz. Türlü türlü insan var. O olmazsa bir başkası da bana zorluk çıkartabilir. Bundan emin olmamın mümkünatı yok. 

    Aslında devam etmek istiyorum. O kadar çabanın karşılığı 2 yıl olmamalı bence. Vicdanım hiç rahat değil. Ama psikolojik anlamda gerçekten zorlanıyorum. Daha 21 yaşındayım ve hayata karşı çok daha enerjik, çok daha pozitif olmak istiyorum. Bu kadar erken çökmem pek de hoş değil. (saçlarım beyazladı, inanır mısınız?) 

    Bıraktıktan sonra keşke demek istemiyorum. Aynı şekilde devam edip de keşke demek istemiyorum. Doğru olan şeyi, kendimi iyi hissedeceğim şeyi yapmak istiyorum ama hangisinin olduğunu bilmiyorum. 

    Bir bilinmezlikle beraber hayallerimin peşinden gitmeye devam etmek mi yoksa kendim için hayallerimden vazgeçmek mi? Hangisini seçersem korkakça davranmamış olurum?

    Bir de bu var. İki ihtimalden hangisini seçersem cesur davranmış olurum, onu bulmaya çalışıyorum. Ama doğru karar cesaretle mi verilecek, cesaretle bir ilgisi var mı bilmiyorum açıkçası. Belki de işin korkuyla, cesaretle hiç alakası yok ama bana böyle hissettiriyor. Cesur davranmamam, kaçmamam gerekiyormuş gibi hissediyorum ama iki seçenekte de bir şeylerden kaçıyorum aslında. 

    Peki sizce ne yapmam gerekiyor? Mesela yaptığım şeyi yapmaya devam etsem ama psikolojik anlamda çökmüş olduğum bir sene geçirmiş olsam yine de yaptım diye mutlu olabilir, kendimi iyi hissedebilir miyim? Ya da kendime daha mutlu olduğum bir hayat inşa etsem asıl yapmam gereken şeyden kaçtığımı söyleyen bir vicdanım olur mu? Vicdanımın sesinden rahat bulabilir miyim? 

    Bu soruların cevabını birileri gerçekten bilebilir mi emin değilim ama genel olarak yardımlarınıza ve düşüncelerinize ihtiyacım var sanırım. Çünkü sürekli gelecek kaygısı çeken ve gelecek planlarıyla kafayı bozmuş bir garip insanım ve bu konu kafamı patlatacak gibi hissediyorum. 

    Hepinize her şey için çok teşekkür ederim! En yakın zamanda başka yayınlarda (İçimden Gelenler harici) da görüşmek üzere! Hoşça ve çook mutlu kalın!


Not: Yazıda bir yerde fena bir anlatım bozukluğu var ama bu anlatım bozukluğundan da öte bir şey. Düşünce bozukluğu bence. Özellikle de beni geren konuları tam olarak kelimelere nasıl dökeceğimi bilemiyorum ve böyle şeyler çıkıyor karşımıza. Bir baktım, ama değiştirmemeye karar verdim. Anlaşılır oldu mu emin değilim ama özür dilerim buna maruz kaldığınız için:(

    


4 comments

  1. iki şey arasında kalmış gibisin. bak ikisinin sonucunu da hayal et zihninde canlandır, hangisi olursa kendini iyi ve başarılı hissedeceksin, başkalarının düşüncelerini umursamadan yani, hangisini onaylıyorsun sen, şimdi sıkıntı çeksen de hangisi sana kendine güvenini getirecek, ona karar ver yani. ayolcum yapacak şey çok hayatta, hayat bitmiyor ki, bu kadar çok düşünmeeeee :) stres en kötü şey hayatta :) bak olmazsa sen yaz bunları arada söleriz yine düşüncelerimizi. aramızda bak psikologlar da var. örneğin blog arkadaşımız var, yurdagül çelik, blogda instada var, ona danışabilirsin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte ikisinin de artıları ve eksileri de olduğu için ben emin olamıyorum. Bir yandan da bugün kendi kendime düşüncelere dalmışken şöyle düşünürken buldum kendimi; eğer tamamen devam diyemiyorsam, içine şüphe karışıyorsa düşüncelerimin, soru işaretlerim varsa demek ki devam etmek çok da doğru bir seçenek olmayabilir. Sonuçta devam etsem kararımın %100 arkasında olarak devam edemeyeceğim. Ve en küçük bir sıkıntıda da keşke deyip dizlerimi dövmeme ihtimalim kaçınılmaz. Eğer devam etmezsem vicdan azabı çekebilirim ama bir süre sonra bence başa çıkmanın yollarını da bulurum gibi geliyor. Kendimi iyi hissedebileceğim şeylere yöneldiğim bir hayatım olacaktır bence.

      Stres kötü evet. Farklı stres çeşitlerini yönetmeyi biliyorum bazılarını da öğreniyorum, çabalıyorum.

      Yazmaktan başka elimden gelen bir şey var mı pek bilmiyorum zaten Deep. Öyle yapıyorum. Yazmak, sizinle paylaşmak iyi geliyor. Çoğu kişi zaten büyüğüm olduğu için de fikirleriniz ve tecrübeleriniz benim için çok kıymetli.

      İnstagram kullanmıyorum ama blogunu biliyorum sanırım. Bir ara uğrarım belki. Teşekkür ederim tavsiyelerin için<3

      Sil
  2. Sudecim, hayat böyle :) Geçen gün karşıma bir video çıktı. Okuduğun bölümü bırakmak ile ilgili bir videoydu. Altındaki yorumları da okudum. Herkes, hatta bazıları çok iyi diyebileceğimiz (öyle kabul edilen), bölümleri istemiş, kazanmış, belki derslerde de başarılı olmuş ama çökmüş. Buna sebep olan nedenler değişken tabi. Kimisini beklediklerini bulamamak hayal kırıklığı yaşatmış, kimisini akademisyenler tartaklamış (doğru kelime bu gerçekten), kimisi ise geleceğini göremiyor ve alternatif bölümleri düşünüp acaba okusam mı demiş. Bu son seçeneği yapan ve uygulayan da var bu arada. Örneğin mimarlık kazanmış bırakmış, ama sonra başka bölüme çalışmış didinmiş kazanmış. Alternatif bir B planı varmış yani. Ben bu bölümü bırakınca mutlu olacağım diye bir şey yok. Hatta ben B planımdaki bölüme geçince de aradığımı bulacağım diye bir şey yok. Her yerde insanlar olacak. Her yerde bencil, sorumsuz, hatta kötü niyetli insanlar olacak. Hele hele öğretmenlik dipsiz bir yer. Bazen hak ettiğim bu mu da diyeceksin, üzgünüm. Bunları herkes yaşıyor. Hele de idealist biriysen misliyle yaşarsın. Ama eğer ki okuduğun bölüm, yaptığın iş seni çok yıpratıyorsa, fiziksel olarak belirti veriyorsan ve asla rahatlayamıyorsan tamam, canından değerli değil hiçbir şey inan.

    Ben geçen yıl cildimde beliren lekelerle çok uğraştım (hala geçmediler...). Görünür yerde değiller ama varlar ve geçmiyorlar. Bu benim sıkıntımı çarpı iki kat arttırmıştı. Geçen yıl hocamla görüşmeye her gidişimde çarpıntım tutardı. Bir kere karşısında ağladım. Neden ağladım biliyor musun, kadın bana insan gibi davrandı diye :) Sonra elimi yüzümü yıkamaya gittim de bir baktım boynuma doğru benek benek kırmızılık. Dedim, İlkay sen kendine ne yapıyorsun canım ya ne yapıyorsun... Ama hala akıllanmadım. Bu yıla güzel başladım aslında ama sonra yine ağlama ve sıkıntı atakları geldi. Ardından grip oldum sanıyordum ki yine deri alerjisi yaşadım. Bu da tam benim yaşayabileceğim bir saçmalık... Ama anlıyorum. Bağışıklığım düştü diye grip vücudumda alerji yapmış. Düşün grip deri alerjisi yapmış. Hayatımda ne gördüm ne duydum. İğrençti. Nedeni kafaya olur olmadık her şeyi takmam her şeyi. Vücudum kusuyor benim böyle. Bunu anlatıyorum çünkü bunu kimse ama hiç kimse kendine yapmamalı. Sen de yapma, çok düşünüp kendini yıpratma. Sağlık hayattaki en değerli şeydir. Su akar yolunu bulur. Evet zorluklarla karşılaşırız, evet her şey hayal ettiğimiz gibi olmaz, evet üzülür ve kırılırız. Ama hiçbir şey canından, sağlığından, gülümsemenden değerli olamaz.

    Çok gençsin. 21 yaş nedir ki? Ben de senden çok büyük değilim ama keşke şimdi 21 yaşında olsam. İnan güzel olacak. Hele de sen böyle pırıl pırılken aksi nasıl mümkün olur ki? Bilmiyorum ama bak ailen de yanında sanırım. Arkadaşların, sevdiklerin, hobilerin, başarıların. Lisede öğretmenlik yapıyorsan evet zordur. Şimdiki nesil bir tuhaf katılıyorum :) Ama bu işi seviyorsan, alışırsın. Nefret ediyorum, hayatımı böyle geçiremem, x işinde en azından işimi severim diyorsan da; tamam o yol için çalış. Ama hayatta hep bir şeyler için çalışıyoruz ve hep düşüp kalkıyoruz ve bu hep böyle olacak. Bunu da aklından çıkarma bence karar alırken. Bu arada bu tip hayal kırıklıklarının en büyük sebebinin okulda bizlere ''x noktasına gelince her şey hallolacak dişini sık'' fikrinin dayatılması olduğunu düşünüyorum. Üniversiteyi kazanınca rahatlayacaksın, işini eline alınca rahatlayacaksın, şu olunca rahatlayacaksın, bu olunca iyi olacak... Saçmalık. Hepsi yeni bir maceradır. Hepsi kendi içinde güzellikleri ve zorlukları olan maceralar. Yukarıda yazdığım videodaki yorumları bırakanlar da bence bu nedenle hayal kırıklığı yaşamışlar. Üniversiteyi kazanınca mutlu olacaklarına, sorunlarının biteceğine çok inandırılmışlar. Oysa bu daha başlangıç. :) Aynısı iş için de geçerli, bunu yeni yeni anlıyorum. Her neyse çok uzattım. Kendine iyi bak. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. Daha genceciksin. Önünde kocaman bir hayat var. Bu bir. Her seçim, bir vazgeçiştir derler. Neyi seçersen seç aklın diğerinde kalır, bu iki. Şimdilik seçeneklerin bunlar ama daha önüne çok alternatifler çıkacak. Gelecek endişen illa ki olacak ama şunu bil: Bu dünyada kimse aç kalmaz. Elbet rızkın gelir seni bulur. Gönlün rahat olsun.

    YanıtlaSil

Senin düşüncelerin de benim için önemli. Onları benimle paylaşmaya ne dersin :)

Sude

Popüler Yayınlar

Ağaç Ev Sohbetleri #230 "Geleneksel Kültürü Korumak Önemli Midir?"

      Herkese selam! Nasılsınız, n'apıyorsunuz? Umarım günleriniz verimli geçiyordur, hayatınızdan memnun olduğunuz zamanlar geçirebiliyorsunuzdur.     Sevgili DeepTone tarafından düzenlenen Ağaç Ev Sohbetleri'nde bu haftanın konusu;       "Geleneksel kültürü korumak önemli midir?"      Ben geleneksel kültürü korumanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu dediğim elbette ki hep eskide kalmak  demek değil. Dünyayı, gündemi, yenilikleri takip edeceğiz ancak tamamen Batılılaşma, modernleşme adı altında da kendi özümüzü terk etmeyeceğiz demek istiyorum.      Geçenlerde okuduğum bir kitaptan örnek vermek istiyorum. Kitabın yazımı çok iyiydi ancak sanki çeviri kitap okuyormuş gibi hissettim. Şimdi bu kötü bir şey mi yoksa bir başarı mı? Evet, bence bu bir başarı. Ama şahsi düşüncem olarak ben yerli bir kitap okuyorsam bunu hissetmek isterim. Kitabı okurken sanki Amerika'nın bu üniversite temalı filmlerinden izliy...

BCP- Ocak| Scrubs Dizi Yorumu

        Selam! Nasılsınız, nasıl gidiyor hayat?     Geçen sene yoğunluktan dolayı BCP'ye katılmamayı tercih etmiştim. Tabii ki hayatım hala yoğun bir şekilde geçiyor ancak bu sene yoğunluklarımın hobilerimin önüne geçmesine izin vermek istemiyorum.(Ne kadar çok "yoğun" dedim de mi?) Yeni yıl kararı:)     Blogları Canlandırma Projesi kapsamında her ay bir tema belirleniyor ve temaya uygun kitap, dizi ya da film izleyip yorumluyoruz.      Ocak ayının teması; komedi, mizah ve müzik idi. Ben bu ay izlediğim bir diziden bahsetmek istiyorum. Bir komedi dizisi olarak karşımıza çıkıyor. Yer yer müzik temasını da kaplıyor.     SCRUBS Tür: Komedi Proje Tasarımcısı: Bill Lawrence Başrol Oyuncuları: Zach Braff, Sarah Chalke, Donald Faison, Judy Reyes, John C. McGinley, Ken Jenkins, Neil Flynn. Ülke: ABD Bölüm Sayısı: 182 Gösterim Süresi: 21 dakika Yayın Tarihi: 2 Ekim 2001- 17 Mart 2010    J.D ve Turk çocuk arkada...

Birkaç Film Yorumu

      Herkese merhabalar efendiim! N'aptınız, nerelerdesiniz? Anlatın bakalım.      Uzun süredir izlediğim filmlerden bahsetmemiştim. Birikmiş hayli bahsedilmemiş filmler de olunca birkaç tanesinden hızlıca bahsetmek istedim.  MEŞHUR HAYALET ERNEST Orijinal Adı: We Have A Ghost Yönetmen: Christopher Landon Senarist:   Christopher Landon Başrol Oyuncuları: Jahi Di'Allo Winston, David Harbour, Anthony Mackie Tür: Macera, Komedi, Aile, Fantastik Süre: 2 saat 7 dakika      Amerikalı ailemiz çok büyük hayallerle yeni bir eve taşınır. Şanslarına ev hayaletli çıkar. Ancak onlar kendilerinden önceki ev sahipleri gibi evden kaçmak/ taşınmak yerine hayaletle arkadaş olmaya karar verirler. Hayalet Ernest sayesinde sosyal medyada ün kazanmaya başlarlar. Bir yandan da Ernest'in geçmişini araştırırlar.      Ailecek izlenebilecek hoş, keyifli bir yapımdı, diye hatırlıyorum. Ben bu filmi geçen sene veya ondan ön...