Öne Çıkan Yayın

Evin İçine Yağan Kar

      Herkese selam! Nasılsınız, n'apıyorsunuuz? Günleriniz nasıl geçiyor, nelerle meşgulsünüz? Tatil planınız var mı ya da memlekete mi gittiniz? N'aptınız n'ettiniz gelin biraz sohbet edelim.      Bana soracak olursanız çok şükür ben de iyiyim. Yuvarlanıp gidiyoruz işte:) Evde olmaktan son derece memnunum. Umarım şehir dışına çıkmak gibi bir şey yapmayız. Şu an öyle bir düşüncemiz var gibi durmuyor ancak pek belli de olmuyor bazen bir anda baş gösteriveriyor.      Dün akşam odamda kendi kendime takılıyordum. Blogda bazı değişiklikler yapmak istiyordum onunla alakalı bir şeylere baktım, denedim derken istediğim resmi yapay zekaya da yaptırabileceğimi fark ettim ve küçük bir paragrafla komut verdim. Hatırladığım kadarıyla şöyle yazmıştım: " Sallanan sandalyesinde çayını içerken diğer eliyle gözlüğünü düzelten kız kitap okuyor." tarzında bir cümleydi. Ve işte çıkan ilk tasarımlar...     Çok istediğim sonucu alamamıştım açıkçası. Çok ...

İçimden Gelenler- 6


 Selam! Görüşmeyeli nasılsınız? Sanırım ben daha iyiyim. 

Önceki yazımda beynime hükmetme yeteneğimi tekrar kazanmam gerektiğini söylemiştim. O zamana göre bu konuda daha başarılıyım. Bol bol kişisel gelişim videoları izliyorum, asıl odaklanmam gereken yeri bana hatırlatan videolar, rutin videoları vs izlemek hayatımı tekrar olması gereken formuna sokmam da yardımcı oldu. 

Ayrıca İyi Hissetmek kitabının etkisini de kesinlikle göz ardı edemem. Benim yaklaşık 1.5 yıl önce okumaya başladığım bir kitap. Okumayı bitirmedim, ihtiyaç halinde açıp okumayı seviyorum. Çarpıtılmış, yanlış düşüncelerimi doğrularıyla değiştirmeme büyük bir yardım sağlıyor. Çoğu şey bence olaylara bakış açımızla, onları yorumlama şeklimizle değişiyor. 

Mesela geçen yazıda verdiğim örnek üzerinden düşünecek olursak çocuklara sürekli bıkmadan, usanmadan, kibarca "Hadi ders çalışalım. Artık konuşmayalım, çalışmaya başlayalım. Bakın ödevleriniz yetişmeyecek, hadi bir çalışalım artık. Beraber çalışalım mı?" gibi şeyler dediğimi, onları ders çalışmak için teşvik etmeye çalıştığımı düşünelim. Ama onlar çalışmıyorlar, kendi aralarında konuşmaya devam ediyorlar, belki kötü konuşarak birbirlerine ve bana karşı saygısızlık yapıyorlar. Bu beni kırıyor ve kızdırıyordu. Çünkü ben onların iyiliği için diyorum ve vazifemi yerine getirmeye çalışıyorum. Eğer ben onların derslerinde başarılı olmalarını sağlayamıyorsam neden vardım, ne işe yarardım ki? Orada bulunmamın bir manası yoktu o zaman. Bu işte başarısız olmuştum. 

Ne kadar da iç karartıcı ve enerji düşüren bir yorum öyle değil mi? Böyle düşünen bir insan depresyona girmesin de kim girsin Allah aşkına! 

Ama bu düşüncemi şu şekilde değiştirmeyi öğrendim: Sude sen elinden geleni yaptın mı? Onları güzelce uyardın, tekrar tekrar ikaz ettin. Öneride bulundun beraber çalışalım diye. Bunlardan başka elinden bir şey gelir miydi? Hayır. Sen elinden geleni yapmışsın ama onlar yapmamayı tercih etmiş. Bundan sonrası onların sorumluluğunda. Sen kendi üzerine düşeni yapmışsın. Dersini anlattın, anlamadığı yeri sordun varsa anlattın, çalışmaları için teşvikte bulundun. Dahası da onlara kalmış bir şey. Onlara etki edebilirsin ama kimseyi kontrol edemezsin. Senlik bir sıkıntı yok. Sen en doğru olanı yaptın. Sinirlensen bile onlara bunu yansıtmadın, harikasın. Asıl güç budur işte seninle gurur duyuyorum. 

Böyle deyince kendimi biraz şımartıyormuş gibi de gözükebilir belki ama kendimi anlayışla karşılamaya çalışıyorum. Diğer insanlara gösterdiğim anlayıştan niye benim de nasibim olmasın ki sonuçta.

Eğer bir hata yaptıysam mesela diyelim ki biraz sesimi yükselttim sitem ettim çocuklara. Biraz söylendim. İşte "kaç kere söyledim ama niye hala konuşmaya devam ediyorsunuz?" diye biraz çıkıştığımı düşünün. Onlar da 16-17 yaşlarında olsa bile benim öğrencilerim sonuçta üzülüyorum onlara kızınca. Ya da hepimiz bir insan evladıyız anlaşma şeklimiz bu olmamalı diyorum kızıyorum kendime. Gerçi öbür türlü anlaşamadığımız için buraya kayıyor insan ister istemez de. Neyse böyle bir şey yaşadığımda da şöyle düşünmeye çalışıyorum: Evet, yaptığın şeyin doğru olduğunu savunmuyorum Sude. Yaptığın yanlıştı. Ama sen de bir insansın ve eksiklerin, hataların. Tabii ki var bu dünyanın en normal şeyi. Hatalar yapabilirsin. Ayrıca o raddeye gelene kadar çok sabrettin. Bu da bir başarı. Evet, olmasa daha iyi olabilirdi. O zaman şu an bundan bir ders çıkaralım ve yarın daha sabırlı bir insan olup bilerek veya bilmeyerek kimseyi kırmadan bir gün geçirelim. Bunu yapabileceğini biliyorum. Daha önce de yaptın. Bir kere daha göster bana ne kadar sabırlı ve iyimser bir insan olduğunu. 

Ayrıca diğer insanların davranışları neden bizim değerimizi, varlığımızın bir anlamı olup olmadığını belirlesin ki? Ben üstüme düşeni yaparım, gerisi diğer insanlara kalmış. Bu söz bana gerçekten iyi gelmişti: insanlara etkimiz olabilir ama bu onları kontrol edebileceğimiz manasına gelmiyor. 

Hepimiz kendi tercihlerimizi yapıyoruz. Zamanında kim bilir ne tür öğütler dinlemişimdir, bir kısmını almışımdır yanıma, katmışımdır hayatıma ama bir kısmını da umursamamışımdır muhtemelen. E bundan dolayı o insanları suçlayabilir miyiz? Tabii ki hayır bu benim ihmalkarlığım. 

İşte bu tür düşüncelere sahip olmak vicdanen daha rahat hissetmemi sağladı. Genelde yatmadan önce o günün bir hülasasını yapıyorum içimde: bugün neler oldu, nasıl hissettim, yarın böyle olsun falan diye.

Vizelerim için de çok geriliyordum son aylarda. Onlar da güzel geçmiş çok şükür, mutlu oldum. Şimdi bir yandan finallerin telaşı, bir yandan yapmam gereken bir sunum var onun için çok gerginim. Acilen hitabetimi geliştirmem lazım:) 

Bir de bu sene son aylarda nasıl hissettim biliyor musunuz? O beni geren, sinirlendiren olayları yaşarken sanki bir simülasyonun içindeymişim de belli başlı bazı yetkili kişiler benim nasıl bir cevap, tepki vereceğimi izliyor, kaydediyormuş gibi hissettim. Tam manasıyla bir hayat sınavının içerisinde olduğumu hissettim. Kendimi dışardan gözlemleyebildim. Hem de henüz o anın içindeyken, o anı yaşarken. Bundan dolayı da doğru karar vermelerimin arttığını düşünüyorum. Çünkü o minicik salisede gözümün önünde tüm ihtimaller beliriverdi. 

Bir de bu sene o kadar garip şikayetler duydum, sorunlarla karşılaştım ki kendimi Dr. Strange gibi hissetmeye başladım:D O Sözden, o davranıştan ne gibi anlamlar çıkarılabilir, bu olayın sonu nerelere gidebilir tüm ihtimaller film şeridi gibi gözümün önünden geçmeye başladı;) Bu yüzden anlatmak istediğim her şeyi tamamen mecazlardan arınmış ve son derece kibar, anlatılmak istenen şeyin gayrısına ihtimal vermeden bu şey nasıl söylenir dimağımdaki tüm kelimeleri seferber ederek aktarmada başarı yakaladığımı düşünüyorum. Diğer insanların aksine çok da yanlış anlaşılan bir insan değilim. O yüzden başarılı görüyorum kendimi:)

İşte 2024'ün bana kattığı özellik: Artık Dr. Strange yan çarım:) İnsan her sene büyüyor, öğreniyor, gelişiyor elbette ama bir süper kahramana evrilebileceğimi kim tahmin edebilirdi ki? :)

Son olarak eklemek istediğim son bir şey var: Bir önceki yazımın yorumlarında Sevgili İlkay'ın da bahsettiği gibi gerçekten de kimse hayatımıza boştan yere girmiyor. Herkesin hayatımızda bir ömrü var. Kimi 2 sene kalır gider kimi 10 yıl kalır kimi dahil olduktan sonra sonuna kadar gider. Kimi acıtır gider, kimi öğretir, kimi de sarar gider. Bundan dolayı da yaşadığım olaylara karşı sanırım "Hz.Allah şu an bana bunu öğretmeye çalışıyor ya da bu insan benim hayatıma neden girmiş olabilir, yalnızca huzurumu kaçırmak için olamaz değil mi?" diye düşünmeye çalışıyorum. 

Buraya kadar okuduğun için teşekkür ederim! Hayatıma, düşüş kalkışlarıma tanık olduğun için, bu süre boyunca benimle olduğun için teşekkür ederim sevgili okur<3 Bu dünya, buradaki insanlar iyi ki varlar. Yanı başımda bulunamasanız da paylaştığımız bir şeylerin olduğu insanların varlığından haberdar olmak çok kıymetli! -çok hareketli bir cümle olmuş, umarım doğrudur-

Kendinize çok iyi bakın pek sevgili blog sakinleri, en kısa zamanda tekrardan görüşmek üzere^^


1 comment

  1. Blog okumayı bu yüzden çok seviyorum. İnsan kendini çevresine tam olarak açamayabilir, ki açmamayı seçmek bazen daha iyi de olabiliyor. Tabi ki tanıdığımız ve bize iyi gelecek kişilerle derdimizi sıkıntımızı paylaşmak iyi olabilir bunu söylemiyorum (ki bu kişiye göre değişen de bir şey) ama mesela benim çevremde bana destek olmak yerine köstek olacak kişi daha çoktur :) Bazen de destek oluyorum diye düşünüp beter edenler de çıkıyor. O yüzden ben saldım bu konuyu :)

    Öte yandan her şeyi de içimizde tutamayız. Yazmak, düşüncelerimi görebilmemde benim için hep çok etkili bir yol olmuştur. Kendi kendine yazmak zaten ayrı bir şey de, insan birilerine de anlatmak istiyor. Bu noktada blog yazmak ve okumak imdadıma yetişmiştir hep :) Çünkü dediğim gibi, iç dünyamızı tanıdığımız veya tanıdığımızı düşündüğümüz, aynı şekilde bizi tanıyan veya tanıdığını düşünen insanlara tam olarak açamayabiliriz her zaman. Oysa blogda yüz yüze gördüğümüz insanlar olmadığından ve kimse ''bizi tamamen tanıdığı'' iddiasında bulunamayacağından (ki eeen nefret ettiğim ve sinir olduğum da bu iddiadır) kendimizi daha açık ve rahat ifade edebiliyoruz.

    Yine kendimden parçalar bulduğum ve sohbet ediyormuşuz gibi hissettiğim bir yazındı. İnsan bazen en çok da kendini manipüle ediyor. Bu tuzakları fark etmen ve dönüştürmen çok güzel. Ve bence en zoru da düşüncelerdeki dönüşüm. Düşünceler dönüşünce eylemler de dönüşüyor çünkü. Umarım her şey gönlünce olur. Sınavlarında ve sunumlarında başarılar dilerim. <3

    Not: Ben de kendimi Dr. Who gibi hissediyorum bazen :)

    YanıtlaSil

Senin düşüncelerin de benim için önemli. Onları benimle paylaşmaya ne dersin :)

Sude

Popüler Yayınlar

Ağaç Ev Sohbetleri #230 "Geleneksel Kültürü Korumak Önemli Midir?"

      Herkese selam! Nasılsınız, n'apıyorsunuz? Umarım günleriniz verimli geçiyordur, hayatınızdan memnun olduğunuz zamanlar geçirebiliyorsunuzdur.     Sevgili DeepTone tarafından düzenlenen Ağaç Ev Sohbetleri'nde bu haftanın konusu;       "Geleneksel kültürü korumak önemli midir?"      Ben geleneksel kültürü korumanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu dediğim elbette ki hep eskide kalmak  demek değil. Dünyayı, gündemi, yenilikleri takip edeceğiz ancak tamamen Batılılaşma, modernleşme adı altında da kendi özümüzü terk etmeyeceğiz demek istiyorum.      Geçenlerde okuduğum bir kitaptan örnek vermek istiyorum. Kitabın yazımı çok iyiydi ancak sanki çeviri kitap okuyormuş gibi hissettim. Şimdi bu kötü bir şey mi yoksa bir başarı mı? Evet, bence bu bir başarı. Ama şahsi düşüncem olarak ben yerli bir kitap okuyorsam bunu hissetmek isterim. Kitabı okurken sanki Amerika'nın bu üniversite temalı filmlerinden izliy...

BCP- Ocak| Scrubs Dizi Yorumu

        Selam! Nasılsınız, nasıl gidiyor hayat?     Geçen sene yoğunluktan dolayı BCP'ye katılmamayı tercih etmiştim. Tabii ki hayatım hala yoğun bir şekilde geçiyor ancak bu sene yoğunluklarımın hobilerimin önüne geçmesine izin vermek istemiyorum.(Ne kadar çok "yoğun" dedim de mi?) Yeni yıl kararı:)     Blogları Canlandırma Projesi kapsamında her ay bir tema belirleniyor ve temaya uygun kitap, dizi ya da film izleyip yorumluyoruz.      Ocak ayının teması; komedi, mizah ve müzik idi. Ben bu ay izlediğim bir diziden bahsetmek istiyorum. Bir komedi dizisi olarak karşımıza çıkıyor. Yer yer müzik temasını da kaplıyor.     SCRUBS Tür: Komedi Proje Tasarımcısı: Bill Lawrence Başrol Oyuncuları: Zach Braff, Sarah Chalke, Donald Faison, Judy Reyes, John C. McGinley, Ken Jenkins, Neil Flynn. Ülke: ABD Bölüm Sayısı: 182 Gösterim Süresi: 21 dakika Yayın Tarihi: 2 Ekim 2001- 17 Mart 2010    J.D ve Turk çocuk arkada...

Birkaç Film Yorumu

      Herkese merhabalar efendiim! N'aptınız, nerelerdesiniz? Anlatın bakalım.      Uzun süredir izlediğim filmlerden bahsetmemiştim. Birikmiş hayli bahsedilmemiş filmler de olunca birkaç tanesinden hızlıca bahsetmek istedim.  MEŞHUR HAYALET ERNEST Orijinal Adı: We Have A Ghost Yönetmen: Christopher Landon Senarist:   Christopher Landon Başrol Oyuncuları: Jahi Di'Allo Winston, David Harbour, Anthony Mackie Tür: Macera, Komedi, Aile, Fantastik Süre: 2 saat 7 dakika      Amerikalı ailemiz çok büyük hayallerle yeni bir eve taşınır. Şanslarına ev hayaletli çıkar. Ancak onlar kendilerinden önceki ev sahipleri gibi evden kaçmak/ taşınmak yerine hayaletle arkadaş olmaya karar verirler. Hayalet Ernest sayesinde sosyal medyada ün kazanmaya başlarlar. Bir yandan da Ernest'in geçmişini araştırırlar.      Ailecek izlenebilecek hoş, keyifli bir yapımdı, diye hatırlıyorum. Ben bu filmi geçen sene veya ondan ön...