Öne Çıkan Yayın

Evin İçine Yağan Kar

      Herkese selam! Nasılsınız, n'apıyorsunuuz? Günleriniz nasıl geçiyor, nelerle meşgulsünüz? Tatil planınız var mı ya da memlekete mi gittiniz? N'aptınız n'ettiniz gelin biraz sohbet edelim.      Bana soracak olursanız çok şükür ben de iyiyim. Yuvarlanıp gidiyoruz işte:) Evde olmaktan son derece memnunum. Umarım şehir dışına çıkmak gibi bir şey yapmayız. Şu an öyle bir düşüncemiz var gibi durmuyor ancak pek belli de olmuyor bazen bir anda baş gösteriveriyor.      Dün akşam odamda kendi kendime takılıyordum. Blogda bazı değişiklikler yapmak istiyordum onunla alakalı bir şeylere baktım, denedim derken istediğim resmi yapay zekaya da yaptırabileceğimi fark ettim ve küçük bir paragrafla komut verdim. Hatırladığım kadarıyla şöyle yazmıştım: " Sallanan sandalyesinde çayını içerken diğer eliyle gözlüğünü düzelten kız kitap okuyor." tarzında bir cümleydi. Ve işte çıkan ilk tasarımlar...     Çok istediğim sonucu alamamıştım açıkçası. Çok ...

İçimden Gelenler-5

 


    Selam! Bayadır görüşemiyoruz. Gecenin birinde "kalk yaz işte" diyen perilerim olmasa daha da görüşemeyecektik muhtemelen. Tam olarak nereden başlamam gerektiğini de bilmiyorum aslında. Sadece uzun zamandır bir "İçimden Gelenler" yazısı paylaşmak istediğimi ama bir şekilde bundan kaçtığımı biliyorum. Şimdi ne değişti derseniz onu da bilmiyorum. Birden icraata geçesim geldi. İçimdeki, aklımdaki her şeyi döküp dökemeyeceğim de meçhul tabii. Yazının akışına göre değişiyor çünkü. 

    Daha yeni kendi kendime düşünürken/ konuşurken genellikle yılın bu dönemlerinde bir depresyon havasına büründüğümü fark ettim. Takriben yılın son yarısı benim için hep umutsuzluk ve nefret dolu geçiyor. Neden hep bu zamana denk geldiğini düşünürken de şunu fark ettim; aslında yılın 2. yarısı benim için yıl başı olmuş oluyor. Yeni bir eğitim- öğretim yılı başladığı için benim için sene başı budur. Yeni başlangıçlar beni heyecanlandırıyor ve çok umut dolu oluyorum. Önceki sene olan kırgınlıklarımı, kızgınlıklarımı atıyorum bir kenara. Yeni bir başlangıç yapıyorum. Bu durumdan memnunum aslında yeni seneye temiz ve daha sağlıklı bir şekilde girmiş oluyorum. Ama böyle olunca da demiştim ya umut dolu oluyorum diye, beklentiye girdiğimden mi nedir bir şeyler ters gidince acayip bozuluyorum.

     Sıkıntı sadece bir şeylerin ters gitmesi de değil o ters giden şeylerin yani yanlış olan, aslında o şekilde olmaması gereken şeylerin hep o şekilde gidiyor olması. Bunu asla düzeltemiyor olmak beni deli ediyor.  

    Hayatta her şeyin 4/4'lük gidemeyeceğinin bilincindeyim ama bazı sorunlar o kadar sorun niteliği taşımıyor ki o olayları sorun olarak görüp birbirimize yansıttığımız için çok sinirleniyorum.(Çünkü bu sorunlar haddı zatında bir sorun olmadıkları için bir çözüm yolu da yok.) Ve özellikle bu tür şeyleri aklı başında olan-en azından olması gereken, ebeveyn olmuş çünkü- insanlar yaptığında küplere biniyorum. 

    Yaşadığım bir şeyi örneklendirmeye çalışayım. Yani tam olarak böyle olduğu için değil ama ben asıl olayı anlatmadan başka bir olaya benzeterek anlatmaya çalışacağım.  

    Varsayalım ki ben bir öğretmenmişim. Ama dersimi anlatır çıkarım diyen öğretmenler gibi değil gerçekten öğrencilerine menfaatli olabilmek için elinden geleni yapan, hatta kendini öğrencilerine adamış bir öğretmenim. Övünmek gibi olmasın:) Ama canım çocuklarım, öğrencilerim biraz garipler... Uygun kelimeyi bulamıyorum:) Yani laftan sözden, durdan sustan anlamıyorlar. Sağlıklı bir iletişim kuramıyoruz ne yazık ki. Ben onların bir büyüğü ve öğretmenleri olduğum için -aynı zamanda karakterim de gereği- çok kibar davranıyorum onlara. Şefkati, sevgiyi, müsamahakar olmayı hiç elden bırakmıyorum. Çok sabırlıyım. Bir şeyi 1 de 2 de 3 de ama karşı taraf curcuna kimse kimseyi dinlemiyor. Arkandan konuştuğu yetmemiş bir de yüzüne karşı da söylüyor, oranı buranı eleştiriyor. İnsan sinirleniyor tabii ki. Onların iyiliği için bir şey anlatmaya, öğretmeye çalışıyorum ama kimsenin taktığı yok. Tabii sinirimi onlara da gösteremiyorum. Çünkü üzülmelerini istemiyorum, çok seviyorum onları. Ama sinirim de var. O da benim içimde patlıyor işte. Olan bana oluyor. Benim içimi yiyip bitiriyor. E karşı tarafa bir şey geçiremedikten sonra da insan bir varlığını sorguluyor. Bu çocuklara ben bir şey katamıyorsam niye varım ki o zaman diyor. Ben diyorum. Ama öğretmen olmak benim çocukluk hayalimmiş. Tüm gençliğimi bunu hayal ederek, bunun için çalışarak geçirmişim. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Sene ortasında bırakıp da gidemezsin. Diğer öğretmen arkadaşlarımı da zor durumda bırakmış olurum çünkü o zaman. E aynı çocuklar onlara da zor, onların üzerine daha ağır bir yük yüklemiş olurum. İçim rahat etmez. Bir sonraki sene bu mesleğe devam etmeli miyim? Geçmişte bunun hayaliyle yaşayan Sude'ye baktığım zaman çok üzülüyorum. Mesleğimi seviyorum. Her şey olması gerektiği gibi olsa sevmeye devam da edeceğim. Bıraksam devam etmesem bir sonraki sene için ya her şey yoluna girmiş olsaydı diye düşünüp pişman olurum kesin. Biliyorum kendimi. Biraz yaşamadığım bir şey için üzülmektense yaşadığım bir şey için üzülmeyi tercih etmeye meyilli bir insanım. Ama yine seneye de işler bu seneninkiyle aynı veya daha da zoru olursa o zaman da sanki bile bile kendi topuğuma sıkmış gibi olurum. 

    Bu arada öğrencileri ilkokul, ortaokul gibi düşünmeyin. Belki liseli olabilirler ama gayet aklı başında olunacak yaştalar. Ne yaparız öğrencimizin bir yanlışı olduğu zaman velisiyle görüş sağlar durumu ona bildiririz. Velinin de bu durumda çocuğunun yanlışından dolayı onu uyarması ve bu eksikliğin giderilmesi için bir uğraş içerisinde olması gerekir. Beennceeh. Ama bizim velilerimiz çocuğu dünyanın en yanlış hareketini yapmış olsa bile sonsuza kadar onun arkasında. Evladına destek veren bir ebeveyn olma durumunu biraz yanlış anlamış veya bu durumu fazla abartmış  bir veli ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Tamam çocuğuna destek ol zaten, sev onu, koru, kolla, "savunman gereken yerlerde" savun. Onun için güzel bir örnek ol. Ama Allah aşkına çocuğuna neyin yanlış neyin doğru olduğunu da öğret. İyi bir birey kazandır şu topluma. Sen de rahat et, gurur duy çocuğunla biz de rahat edelim. 

    Kimse kimseyi çekmesin arkadaşlar gerçekten çok zor bir durum. Yani hepimiz insanız. Hepimiz belli bir yaşa, belli bir olgunluğa, düşünce yapısına gelmiş ne güzel insanlarız. Biz niye saygı ve sevgi çerçevesi içinde yaşayamıyoruz. Farklı görüşlerimiz, düşüncelerimiz olabilir tabii ki olacak ama saygı duymak nasıl bu kadar zor olabilir?

    Hayatım ve kafam çok karışık. Yaptığım örneklendirme doğru olmuştur umarım. İnşaallah anlatmak istediğim şeyi anlatmayı başarmışımdır:) 

    Kısacası benim için olması çok garip, tuhaf, acayip, imkansıza yakın bazı yanlışlar olduğunda ve özellikle bu yanlışlar bir süreklilik halinde devam ettiğinde ve ben o yanlışları düzeltmeye muktedir olamadığımda artık hayattan soğuma evresine geçiş yapmış oluyorum. Yani bir anda yaşadığım bir olaydan dolayı depresyona girmiyorum. Olumsuzluklar silsilesi beni en son bu evreye getiriyor. 

    Eve geldiğimde kendi ortamım iyi hissederim diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. Evde de depresyonum devam etti. Yarın tekrar gideceğim ve o kadar gitmek istemiyorum ki! O insanların yüzünü görmek istemiyorum. Kalbi kötü olan insanlar için ben iyi bir şeyler yapmaya çalışmak istemiyorum. Bir işe yaramıyor ne de olsa. Onların karanlığı beni de karartıyor ben de kötü düşünceli biri olmaya başlıyorum. Kendimi tanıyamıyorum. Sevmiyorum o Sude'yi. 

    Bir de çok düşünüyorum her şeyi. Gerekli, gereksiz çok şey takıyorum kafama. Bir sonuca da varamıyorum zaten. Anca kendi kendimin başının etini yemiş oluyorum. 

    Etrafımda sürekli olumsuz şeyler oluyor. Ama ben pes etmek istemiyorum. Tekrar tekrar yeniliyorum kendimi, baştan başlıyorum. Bir mesafe kat edemiyorum hiçbir seferinde. Ben yorulduğumla kalıyorum. Asıl sorun olan insanlar mutlu mesut hayatlarına devam ederlerken ben kendi kendimi yiyip bitiriyorum. Kaybeden ben oluyorum. Kendimden kaybediyorum çünkü. Enerjim, neşem kaybolmuş oluyor. Hiçbir şey yapasım da gelmiyor artık. Ne yaparsam anlamsızmış ve bir şeyleri değiştirmez gibi geliyor. Buraları aksatmamdaki temel neden de bu aslında. Hiçbir şey yapmak istemiyor oluşum. 

    Zaman zaman sahip olduğum sorunlarla dalga geçmeyi başarabiliyorum, onları hafife almayı, küçük görmeyi başarıyorum. Ama bazen de içimde büyüyor büyüyor patlıyor. Yine benim içimde patlıyor. Dalga geçmek, küçük görmekle iyi mi yapıyorum onu da tam bilemiyorum. Ama ciddiye alınca da bir şey olduğu yok. 

    Ya karışık ya! Aslında ortada büyük bir şey yok ama bir  yandan da var gibi de. Gerçekten gerçek derdi olan insanlarla kıyasladığım zaman elhamdülillah, şükürler olsun halimize. Ama işte diğer taraftan da canım sıkılıveriyor istemsiz. Acilen beynime tekrardan hükmetme yeteneğimi kazanmam lazım.

    Öyle işte arkadaşlarım dertler deryamdan bir avuç sizinle de paylaşmak istedim. Bu hafta depresyonun akıntısında oradan oraya savrulurken aklıma bir fikir geldi. Belki izlemiş olduğum bir videodan da esinlenmiş olabilirim. Yaşadığım bu saçma olayları bir fabl veya masal türüne uyarlayarak yazmak istiyorum bir deftere. Belki aslında bu kadar da ciddiye alınacak bir şey olmadığını kendime ifade etmeyi başarırım. Ve eğlenceli de olabileceğini düşündüm. Ama bunun için vakit bulabilir miyim onu bilmiyorum işte. 

    Sizin bana önerebileceğiniz yöntemler veya düşünce tarzları varsa tüm önerilerinize açığım. Buraya kadar okuduğunuz için çok teşekkür ederim. En kısa zamanda tekrar görüşmek üzere! Umarım:) Hoşça kalın, çok çok mutlu ve huzurlu kalın! 

    


Sude

13 comments

  1. ayolcum çok düşünmemek için etkilenmemek için insanlardan olaylardan kendini bir şeye kaptırsana :) bir şeyi öğrenmek gibi, spor gibi, yabancı dil gibi :) bir süre sonra yine gelip anlatsanaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir şeye vakit bulmayı o kadar çok isterim ki. Belki bahane gibi duruyor olabilir ama gerçekten o kadar yoğun geçiyor ki günler neyi neden nasıl yaptığımı bile fark edemiyorum. Sadece yapmam gereken şeyler var ve ben sıra sıra onları yapıyorum. Yatıp uyumaya anca vakit bulabiliyorum maalesef. Ama yine de deneyeceğim Deep. Belki uzun uzun vakit ayıramam ama en azından günde 15 dakika bile olsa kendim için bir şey yapmış olmak istiyorum. Değerli tavsiyen için çok teşekkür ederim<3

      Sil
    2. kolaylıklar başarılar sana :) yoğun olmak iyi bir şey, boş durmaktan daha iyi :)

      Sil
    3. Teşekkür ederim Deep:)

      Sil
  2. Sevgili Sude. Seni öyle iyi anlıyorum ki. Benzer durumları kısır bir döngü şeklinde defalarca yaşadım. Hayatımın her alanında. Üstelik böyle durumlarda insan ''sığınabilecek bir yer'' bulamadığında kendini yalnız da hissedebiliyor. Sana tek tavsiyem, kendini düşüncelerinin içinde kaybetmemen olacaktır.
    Öğretmenliği çok severek seçmiştim ama aradığımı daha okurken bile bulamadığımı hissediyordum. Mesleğe geçince kendimi yapayalnız hissedeceğimi varsayıyordum. ''Hep böyle olacağına'' kendimi inandırmıştım. Ama her zaman ''hep öyle olmaz.'' Sence de bu abartı değil mi? Sonra yüksek lisansa başladım. Bu benim liseden beri hayalimdi. Okuduğum bölümü en çok bunun için seçmiştim biliyor musun? Birincil hedefim buydu. Ama bu süreç benim için bile sürpriz olacak şekilde hızlı oldu ve ben damdan düşer gibi hissettim. Bu yetmedi bazı aksilikler oldu ve hiçbir şey (gerçekten bu arada hahahaha, işte benim şansım) istediğim gibi gitmedi. Danışmanımdan ölümüne korkuyordum. Hala korkuyorum. Geçen yine mesela bana buz gibi davrandı. Bana has bir durum değil ama bu işleri daha da zorlaştırıyor. Üstelik elimden geleni yapıyorum ama yine de danışmanım panik atak sahibi olduğumu bana hatırlatsa da (gerçekten fiziksel belirti falan veriyorum :), hayatımda olması gereken biri gibi görünüyor. Beni düşüncelerimden kurtaran ve silkeleyen tek insan. Hayatımıza kimse boşuna girmiyor. Belki fazla kaderci bir bakış açısı ama eğer ki şartlarını değiştiremiyorsan oradaki nedeni, seni sıkan nedeni bulmak ve buna yönelik, düşüncelerinde kaybolmadan, eylemsel çalışmak gerekiyor. Hocam bana kendi değerimi göstermek için hayatıma girmiş gibi görünüyor. Onunla yaptığım sohbetleri hayatımda kimseyle yapmadım ve beni onun kadar net analiz eden biri olmadı bile (korkutucuydu *-*).

    Öğretmenlikten de hep kaçtım. Sebebi çocuklar da değil. ''Yalnızlıktan ölmekten'' korktum. Hala korkuyorum ama bunlar benim kafamda kurduğum senaryolar, anlatmak istediğim bu. Evet bazen en yakınlarımız bile bize ''beklediğimiz'' desteği vermez. Ailemiz, en yakın arkadaşlarımız. Ama bu onları da kötü yapmıyor aslında. Yine de bu demek değil ki başkalarına veya kader böyleymiş kafasında yaşayalım. Sadece diyorum ki, seni okurken aslında ne kadar benzer hisler hissettiğimizi fark ettim. Hocam bir keresinde böyle demişti. Yalnız olmadığımı, herkesin benzer sorunlar yaşayabileceğini. Bunalmakta da sıkıntı yok. Kendimizi daha kötü şartlarda kişilerle kıyaslamamızı da suçluluk duyan bir yerden yapmamız gerekmiyor. Ama evet, bazı ayrıcalıklarımız varsa silkelenip kendimize gelebiliriz. Bir süre bunalımlı da takılabiliriz. Zor şeyler de yaşayabiliriz. Başkasına asla zor gelmese de, demek ki bizim zorumuz oymuş. Beklentinin karşılanmaması ve bunun kronik hale gelmesi, üstelik dış faktörlere bağlı olması zor biliyorum, diyorum ya aynısını her alanda yaşadım her alanda. Ama ne yapalım? Genciz hallederiz! :)

    Çok düşünme bence, kayboluyor insan. Beyin sever dram yaratmayı. Ben çıkışı kaybetmiştim bir ara. Az evvel bile ağladım iki saat. Uyudum uyandım, diyorum neden ağladım o kadar ne tuhafım. Bazen bir şeyleri kenarda bırakmak sonra bakmak da çözüm olabilir. Sıkma güzel canını. Kendine iyi bak. Sana kendi dertlerimden de yakınmış gibi oldum ama ben de dolmuşum. Kendi bloğumda açıkça yazamıyorum. Hep mecazların ardına saklanıyorum. O yüzden sana anlatmak iyi geldi. Umarım yazdıklarım sana da biraz da olsa iyi gelmiştir.

    YanıtlaSil
  3. Ah İlkay! Yine döşemişsin buraları:) Öncelikle bu kadar geç dönüş sağladığım için çok üzgünüm. Bilgisayarımın ve zamanın azizliğine uğradım biraz. Ve çook teşekkür ederim, dikkate alıp, üşenmeden bu satırları yazdığın için<3
    Birileri tarafından görülüyor olmak, anlaşılıyor olmak ya da dediğin gibi oralarda bir yerlerde aynı şeyleri yaşayan, hisseden birilerinin varlığını bilmek çok rahatlatıcı ve iyi gelen bir his bence. Her ne kadar insanın tüm derdini tasasını alıp götürmese de yalnız olmadığını hissetmek iyi oluyor. Madden baktığımız zaman pek de yalnız değilim aslında. Kalabalık bir çevrem var. Ancak içimde kendimi yalnız hissediyorum. Aslında her zaman yalnız da hissetmiyorum. Ya da her zaman birilerinin varlığına ihtiyaç duymuyorum. Üzüldüğümde, sinirlendiğimde, bir derdim olduğunda beni anlayacak, desteğini gösterecek biri istiyorum sanırım yanımda. Belki de bazen kendi kendimi yalnızlaştırıyorum, bilemiyorum. O yüzden buraya bir şeyler yazmak, sizinle paylaşmak bana hep iyi geliyor. Aldığım cevabın bir önemi yok (yani tabii ki var da, cevap alamasam da yetiyor demek istiyorum) bu satırları okuyan bir insanın olması bile yetiyor bence. Ya da sadece "Evet seni anlıyorum, çok normal, bunların hepsi geçecek, yapabilirsin" lafını duymak sanki birisi başımı okşuyormuş gibi hissettiriyor. Bana iyi geliyor. Bundan dolayı biraz daha paylaşımcı bir politika izlemeliyim sanırım:)
    Sık sık yayın paylaşamıyorum ya da blogları ziyaret edemiyorum. Çok aktif değilim ne yazık ki son aylarda. (Biraz depresif ruh halimden kaynaklanıyordu ama yeni yıl hedeflerimde bloga daha fazla zaman ayırmak da var:) Bundan dolayı her ne kadar fazla etkileşime geçemesek de yazılarında, yorumlarında aynı veya benzer duygu ve düşünceleri paylaşmak benim için çok kıymetli. Genellikle yazdığın yorumları okurken kocaman bir tebessüm halini alıp erimeye başlıyorum:) Kalbimi sıcacık hissettirdiğin için çok teşekkür ederim<3 Tavsiyelerine uymak için elimden geleni yapıyorum. Sana da aynılarını tavsiye ediyor ve kocaman sarılmalarımı gönderiyorum!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaaa çok teşekkür ederim <3

      Sil
    2. Ne demek, asıl ben teşekkür ederim<3

      Sil
    3. Bu yanıtım aslında yayınlanmıştı, yani ben öyle hatırlıyorum. Ama az önce spame düştüğünü gördüm. Yayınlandıktan sonra bir yorum spame düşebiliyor mu bilmiyorum ama tekrardan yayınlamak istedim.

      Sil
  4. Sevgili Sude, tüm bir sene attığımız tarihten tamamen farklı bir rakam yazarak yeni bir seneye gireceğiz ve belki de tüm beklediklerin bu sene bir ivme kazanarak, seni ileri doğru itecek. Yer ya da yön değiştirmek bazen o kadar iyi geliyor ki, dilerim yeni sene senin yazılarında da ışıldayacak. :) Sevgilerimi gönderiyorum. <3

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Momentos, (ya da içimden bir yerlerden Sezen abla:) desteklerinizi ve güzel dileklerinizi görebilmek benim için çok kıymetli ve gerçekten de bana iyi geliyor. Güzel dileklerin için çok teşekkür ederim. Umarım 2025 hepimizin parıldadığı bir yıl olur. Ayrıca yer ve yön değiştirme konusunda çok haklı olduğunu düşünüyorum. Bir yandan da bu değişikliği yapmak istiyorum aslında ama öbür yandan da vicdanım pek rahat etmiyor. Bakalım ne yönde bir seçimim olacak, ben de merak ediyorum. Hayırlısı olsun diyelim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İster Sezer abla, ister Momentos hangisini istersen seslenebilirsin :) Hayatın sana hazırladığı güzel sürprizleri göreceğine ve değerlendireceğine inanıyorum. Kendini dinle, hayırlısı mutlaka odur. <3 @>-------- :)

      Sil

Senin düşüncelerin de benim için önemli. Onları benimle paylaşmaya ne dersin :)

Popüler Yayınlar

Ağaç Ev Sohbetleri #230 "Geleneksel Kültürü Korumak Önemli Midir?"

      Herkese selam! Nasılsınız, n'apıyorsunuz? Umarım günleriniz verimli geçiyordur, hayatınızdan memnun olduğunuz zamanlar geçirebiliyorsunuzdur.     Sevgili DeepTone tarafından düzenlenen Ağaç Ev Sohbetleri'nde bu haftanın konusu;       "Geleneksel kültürü korumak önemli midir?"      Ben geleneksel kültürü korumanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu dediğim elbette ki hep eskide kalmak  demek değil. Dünyayı, gündemi, yenilikleri takip edeceğiz ancak tamamen Batılılaşma, modernleşme adı altında da kendi özümüzü terk etmeyeceğiz demek istiyorum.      Geçenlerde okuduğum bir kitaptan örnek vermek istiyorum. Kitabın yazımı çok iyiydi ancak sanki çeviri kitap okuyormuş gibi hissettim. Şimdi bu kötü bir şey mi yoksa bir başarı mı? Evet, bence bu bir başarı. Ama şahsi düşüncem olarak ben yerli bir kitap okuyorsam bunu hissetmek isterim. Kitabı okurken sanki Amerika'nın bu üniversite temalı filmlerinden izliy...

BCP- Ocak| Scrubs Dizi Yorumu

        Selam! Nasılsınız, nasıl gidiyor hayat?     Geçen sene yoğunluktan dolayı BCP'ye katılmamayı tercih etmiştim. Tabii ki hayatım hala yoğun bir şekilde geçiyor ancak bu sene yoğunluklarımın hobilerimin önüne geçmesine izin vermek istemiyorum.(Ne kadar çok "yoğun" dedim de mi?) Yeni yıl kararı:)     Blogları Canlandırma Projesi kapsamında her ay bir tema belirleniyor ve temaya uygun kitap, dizi ya da film izleyip yorumluyoruz.      Ocak ayının teması; komedi, mizah ve müzik idi. Ben bu ay izlediğim bir diziden bahsetmek istiyorum. Bir komedi dizisi olarak karşımıza çıkıyor. Yer yer müzik temasını da kaplıyor.     SCRUBS Tür: Komedi Proje Tasarımcısı: Bill Lawrence Başrol Oyuncuları: Zach Braff, Sarah Chalke, Donald Faison, Judy Reyes, John C. McGinley, Ken Jenkins, Neil Flynn. Ülke: ABD Bölüm Sayısı: 182 Gösterim Süresi: 21 dakika Yayın Tarihi: 2 Ekim 2001- 17 Mart 2010    J.D ve Turk çocuk arkada...

Birkaç Film Yorumu

      Herkese merhabalar efendiim! N'aptınız, nerelerdesiniz? Anlatın bakalım.      Uzun süredir izlediğim filmlerden bahsetmemiştim. Birikmiş hayli bahsedilmemiş filmler de olunca birkaç tanesinden hızlıca bahsetmek istedim.  MEŞHUR HAYALET ERNEST Orijinal Adı: We Have A Ghost Yönetmen: Christopher Landon Senarist:   Christopher Landon Başrol Oyuncuları: Jahi Di'Allo Winston, David Harbour, Anthony Mackie Tür: Macera, Komedi, Aile, Fantastik Süre: 2 saat 7 dakika      Amerikalı ailemiz çok büyük hayallerle yeni bir eve taşınır. Şanslarına ev hayaletli çıkar. Ancak onlar kendilerinden önceki ev sahipleri gibi evden kaçmak/ taşınmak yerine hayaletle arkadaş olmaya karar verirler. Hayalet Ernest sayesinde sosyal medyada ün kazanmaya başlarlar. Bir yandan da Ernest'in geçmişini araştırırlar.      Ailecek izlenebilecek hoş, keyifli bir yapımdı, diye hatırlıyorum. Ben bu filmi geçen sene veya ondan ön...