Öne Çıkan Yayın

Evin İçine Yağan Kar

      Herkese selam! Nasılsınız, n'apıyorsunuuz? Günleriniz nasıl geçiyor, nelerle meşgulsünüz? Tatil planınız var mı ya da memlekete mi gittiniz? N'aptınız n'ettiniz gelin biraz sohbet edelim.      Bana soracak olursanız çok şükür ben de iyiyim. Yuvarlanıp gidiyoruz işte:) Evde olmaktan son derece memnunum. Umarım şehir dışına çıkmak gibi bir şey yapmayız. Şu an öyle bir düşüncemiz var gibi durmuyor ancak pek belli de olmuyor bazen bir anda baş gösteriveriyor.      Dün akşam odamda kendi kendime takılıyordum. Blogda bazı değişiklikler yapmak istiyordum onunla alakalı bir şeylere baktım, denedim derken istediğim resmi yapay zekaya da yaptırabileceğimi fark ettim ve küçük bir paragrafla komut verdim. Hatırladığım kadarıyla şöyle yazmıştım: " Sallanan sandalyesinde çayını içerken diğer eliyle gözlüğünü düzelten kız kitap okuyor." tarzında bir cümleydi. Ve işte çıkan ilk tasarımlar...     Çok istediğim sonucu alamamıştım açıkçası. Çok soluk gelmişti. Kız derken bir k

A Silent Voice- Film Yorumu


 Selam! Nasılsınız, n'aptınız?  Birkaç hafta önce izlediğim A Silent Voice hakkında birazcık konuşmaya geldim. 

    Konusu: Shouko Nishimiya işitme engelli bir ilkokul öğrencisidir. Okulunu değiştirmesi ile hikayemiz başlar. Shoya İshida ise naklolduğu okuldaki züppe, gıcık bir çocuktur. Nishimiya işitme engelli olduğu için arkadaşları tarafından çeşitli zorbalıklara uğrar. Yalnızca psikolojik değil aynı zamanda fiziksel zorbalıklara da.

    Filmi o kadar çok beğendim ki! İlk başlarda bayağı sinirlendim kıza kötü davranıyorlar, işitme cihazını alıp suya atıyorlar... Bir çocuk bu kadar kötü, gaddar olabilir mi dedim yani. Yazık kıza ucuz mu o cihazlar?! Hele annesi? O da çok sinirleniyor tabii. 

    Daha sonra bir 5 yıl ileriye gidiyoruz. Çocuklar artık ortaokullu ya da liseli. İshida' nın Nishimiya için shuwa( japon işaret dili) öğrenmesi çok hoş bir şeydi. 




    Filmde biraz da bu tür zorbalıkların insanları intihara itebileceğine dair mesajlar da vardı. İnsanın kendini değersiz, hiçbir işe yaramıyormuş gibi hissetmesi, ben gidersem her şey daha iyi olur, daha mutlu olurlar gibi düşüncelere kapılabileceğini gösteriyor. 

    Fazlaca hayatın içerisinden bir konuydu bence. Çok da güzel işlenmişti. Yeri geldi sinirlendim, devam bile etmek istemedim(çok sinir oluyorum böyle şeylere mesela 7. Koğuştaki Mucize' yi de bundan dolayı yarım bırakmıştım:( Hala izlemedim.); yeri geldi güldüm, hoşuma gitti, bazen de heyecanlandım, sonra yine sinirlendim falan filan işte. Birçok duyguyu bir 2 saat içerisinde yaşadım yani. Bu durumlar hoşuma gidiyor. Şekilden şekle, duygudan duyguya giriyorum. 

 



  Biraz da kendimden bir şeyler bulduğum bir filmdi benim için. Çok şükür fiziksel bir zorbalığa uğramadım. Ama gördüm. Bir de bunlarla övünenler yok mu?! Beni deli ediyorlar valla. İşte o zaman ben zorbalık yapmamak için kendimi çok zor tutuyorum. Neymiş? Bir yanlış hareketinde façasını aşağı alırmış, sıkıştırır dövermiş, toplarmış arkadaşlarını...  Çok zor şartlarda yaşadığımı/yaşadığımızı düşünüyorum bazen. Ya sabır çeke çeke bir hal oldum yani. 

    Zorbalık sayılır mı bilmiyorum ama psikolojikmen çok yorulduğum zamanlar oldu. Bazen hala devam da ediyor. Çok ciddi kategorisine koymuyorum çünkü benim umursadığım kadar büyüdüğünü düşünüyorum. Ve inanın bu saçmalıklardan çok daha önemli şeyler var kafaya takılacak. 

    Eğer aramızda ne türlü olursa olsun az- çok zorbalığa uğrayanlarımız varsa; umursamayın. Onlara istediklerini vermeyin. Güçlü olun. Bunları çoğu kişiden duymuş olabilirsiniz, söylemekle olmuyor diye de düşünüyor olabilirsiniz. Aynen öyle söylemekle olmuyor, harekete geçmen lazım. Eğer bir şeyi istersen, kafana koyarsan bunu başaracağına eminim. Her zaman şuna inandım; eğer bir şeyi gerçekten ister, şartlarını yerine getirirsem yapabilirim. Yeter ki isteyim. Karakter meselesi, ben öyle bir insanım deme sakın. Ben de şu an olduğum gibi bir insan değildim. Her sene yaşadıklarımdan ders çıkartıyorum ve kendimi ona göre değiştirmeye çalışıyorum. Zor oluyor tabii ki kaç yıldır edindiğim alışkanlıklarımı değiştirmek. Ancak zora dağlar bile dayanmaz değil mi? Hem bu değişikleri kendim için yapıyorum nasıl olsa. Daha mutlu, umutlu, hayata karşı enerjik olmak içim. Elbette ki yanımızda duran çok kıymetli arkadaşlarımız da var. Ama kimin ne zaman ne olacağını bilemiyoruz maalesef. O yüzden en en en iyi arkadaşınız, 1 numaralı kankiniz siz olun önce. Biri size yamuk yapsa bile en değerliniz hep sizinle kalacaktır. Neyse çok uzattım değil mi? Sizi sık boğaz etmek istememiştim. Dolmuşum demek ki ben de. Sadece birkaç tavsiye vermek istedim naçizane. Uygulamak zorunda değilsiniz tabii ama depresif, ruhsuz, bıkmış insanlar görmek beni çok üzüyor. Sizin de bu durumdan çok memnun olduğunuzu zannetmiyorum. 

    Filmden bir alıntı bırakıp gidiyorum. Kendinize dikkat edin, kendinize iyi davranın, hoşçakalın... 




Başkaları da hayatta bir yerlerde zorluklarla yüzleşebiliyor. Ama bu herkes için geçerli! İşte bu yüzden, iyi ve kötü yönlerimizle kendimizi severek yaşama asılmalıyız!


6 comments

  1. Çok güzeldi. Zorbalığın açtığı yaralara güzel göndermeler vardı. :)

    YanıtlaSil
  2. aman aman okullarda oluyo ya bullying fena evet :) silent voice izlicem tenk yuuu :)

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel anlatmışsınız hem animeyi hem de zorbalık hakkındaki düşüncelerinizi. Animeyi izleyeceğim, teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim ne demek ben teşekkür ederim, beğenmenize sevindim. İyi seyirler şimdiden :)

      Sil

Senin düşüncelerin de benim için önemli. Onları benimle paylaşmaya ne dersin :)

Sude

Popüler Yayınlar

Ağaç Ev Sohbetleri #230 "Geleneksel Kültürü Korumak Önemli Midir?"

      Herkese selam! Nasılsınız, n'apıyorsunuz? Umarım günleriniz verimli geçiyordur, hayatınızdan memnun olduğunuz zamanlar geçirebiliyorsunuzdur.     Sevgili DeepTone tarafından düzenlenen Ağaç Ev Sohbetleri'nde bu haftanın konusu;       "Geleneksel kültürü korumak önemli midir?"      Ben geleneksel kültürü korumanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu dediğim elbette ki hep eskide kalmak  demek değil. Dünyayı, gündemi, yenilikleri takip edeceğiz ancak tamamen Batılılaşma, modernleşme adı altında da kendi özümüzü terk etmeyeceğiz demek istiyorum.      Geçenlerde okuduğum bir kitaptan örnek vermek istiyorum. Kitabın yazımı çok iyiydi ancak sanki çeviri kitap okuyormuş gibi hissettim. Şimdi bu kötü bir şey mi yoksa bir başarı mı? Evet, bence bu bir başarı. Ama şahsi düşüncem olarak ben yerli bir kitap okuyorsam bunu hissetmek isterim. Kitabı okurken sanki Amerika'nın bu üniversite temalı filmlerinden izliyormuşum gibi hissettim. Dediğim gibi bu bir başarıdır. Ancak g

BCP- Ocak| Scrubs Dizi Yorumu

        Selam! Nasılsınız, nasıl gidiyor hayat?     Geçen sene yoğunluktan dolayı BCP'ye katılmamayı tercih etmiştim. Tabii ki hayatım hala yoğun bir şekilde geçiyor ancak bu sene yoğunluklarımın hobilerimin önüne geçmesine izin vermek istemiyorum.(Ne kadar çok "yoğun" dedim de mi?) Yeni yıl kararı:)     Blogları Canlandırma Projesi kapsamında her ay bir tema belirleniyor ve temaya uygun kitap, dizi ya da film izleyip yorumluyoruz.      Ocak ayının teması; komedi, mizah ve müzik idi. Ben bu ay izlediğim bir diziden bahsetmek istiyorum. Bir komedi dizisi olarak karşımıza çıkıyor. Yer yer müzik temasını da kaplıyor.     SCRUBS Tür: Komedi Proje Tasarımcısı: Bill Lawrence Başrol Oyuncuları: Zach Braff, Sarah Chalke, Donald Faison, Judy Reyes, John C. McGinley, Ken Jenkins, Neil Flynn. Ülke: ABD Bölüm Sayısı: 182 Gösterim Süresi: 21 dakika Yayın Tarihi: 2 Ekim 2001- 17 Mart 2010    J.D ve Turk çocuk arkadaşlarıdır. Tüm okullara beraber giderler. Tıp fakültesine bile. Ok

BCP-Mayıs| Ejderhanın Kızı Kitap Yorumu

      Selam. Umarım iyisinizdir. Biraz gecikmiş bir yayınla geldim bugün. En azından gelebildim.      Mayıs ayı temalarımız; dram, tarihi, gotik ve İrlanda idi.      Ben tarihi bir kurgu olan Ejderhanın Kızı kitabını seçtim.      Ana karakterimiz III. Vlad. Nam-ı diğer Kazıklı Voyvoda veya Vlad Dracul. Kendisi çocukluğunu Fatih Sultan Mehmet Hazretleriyle beraber geçiren, onunla eğitim alan, büyüyen bir kişi. Aslında Eflak Voyvodası'nın da oğlu. Ancak Eflak ve Osmanlı arasında yapılan bir anlaşmadan dolayı Vlad ve kardeşi Radu Osmanlı'ya esir veriliyor. II. Murat onları da kendi oğlundan ayırmıyor ve II. Mehmet'le beraber eğitim alıyorlar. Çok iyi arkadaş oluyorlar hatta öyle ki Vlad ve Şehzade Mehmet kan kardeşi oluyorlar.       II. Mehmet tahta geçtikten sonra çok güvendiği arkadaşı III. Vlad'ı Eflak Voyvodası ilan ediyor. Vlad da gerçekten orayı güzel idare ediyor, Osmanlı ile ilişkileri iyi oluyor. Ancak bir süre sonra Vlad'ın ihanet haberi İstanbul'a ulaşıy