Öne Çıkan Yayın

Evin İçine Yağan Kar

      Herkese selam! Nasılsınız, n'apıyorsunuuz? Günleriniz nasıl geçiyor, nelerle meşgulsünüz? Tatil planınız var mı ya da memlekete mi gittiniz? N'aptınız n'ettiniz gelin biraz sohbet edelim.      Bana soracak olursanız çok şükür ben de iyiyim. Yuvarlanıp gidiyoruz işte:) Evde olmaktan son derece memnunum. Umarım şehir dışına çıkmak gibi bir şey yapmayız. Şu an öyle bir düşüncemiz var gibi durmuyor ancak pek belli de olmuyor bazen bir anda baş gösteriveriyor.      Dün akşam odamda kendi kendime takılıyordum. Blogda bazı değişiklikler yapmak istiyordum onunla alakalı bir şeylere baktım, denedim derken istediğim resmi yapay zekaya da yaptırabileceğimi fark ettim ve küçük bir paragrafla komut verdim. Hatırladığım kadarıyla şöyle yazmıştım: " Sallanan sandalyesinde çayını içerken diğer eliyle gözlüğünü düzelten kız kitap okuyor." tarzında bir cümleydi. Ve işte çıkan ilk tasarımlar...     Çok istediğim sonucu alamamıştım açıkçası. Çok ...

Kitaplığıma Eklenenler

     Herkese selam nasılsınız, n'apıyorsunuz, nasıl gidiyor? Çok yakın zamanda BKM'den kitap sipariş vermiştim. Biraz onlardan bahsetmek istedim. Hayatımda yaptığım en kârlı alışverişti, net! 

    Toplamda 21 tane kitap aldım ve hepsini sadece 112 lira 54 kuruşa aldım. Kimi 3, kimi 5 TL'ydi. Bu yüzden inanılmaz bir mutluluk duyuyorum. Tabii ki çoğu ince kitaplar ama aralarında kalın olanlar da var. İnce olmaları biraz da iyi oldu, bu aralar kitap okumaya çok yoğunlaşamadığım için böyle ince kitaplar tam bir kurtarıcı. 


    Siparişi geçen hafta Çarşamba verdim, bu hafta Salı günü de geldi. Normale göre iyi bir süre aslında ama benim daha önceki siparişlerimde 1 hafta sürmüyordu o yüzden birazcık afalladım.         
 Paketlemede de bir sorun yoktu. Kitapların hiçbirinde hasar yok çok şükür. 
   Genel olarak kitapların kendi ayraçları çıktı içinden. Ayrıyeten de yandaki ayraçlar yeni çıkmış sanırım onlardan da göndermişler sağ olsunlar. 

    Kısacası güzel bir alışverişti. Biraz da hangi kitapları aldığımdan bahsedeyim. 

    1) William Shakespeare, Bir Yaz Gecesi Rüyası: Shakespeare okumayı da tiyatro metni okumayı da sevdiğim için, merak ettiğim de bir kitap olduğundan alışveriş sepetime girmeye hak kazanmasının yanı sıra kitaplığıma girmeye de hak kazanan kitaplardan birisisi:)
     Aşk üzerine kurulmuş bir oyun. Aynı zamanda da o dönemlerde revaçta olan cin, peri kavramlarını da eserinde kullandığı bir komedya. 

    2) William Shakespeare, Hamlet: Shakespeare' in akrabalık ilişkilerini, intikam arzusu ve cinayetlerle harmanladığı bir tragedyası.

    3) Goethe, Genç Werther' in Acıları: Goethe ilk ününü Genç Werther’in Acıları ile kazanır ve eser yayımlandığı dönemde büyük bir ilgiyle karşılanır.

    Topluma yabancılaşmış ve bunun sonucunda şehir hayatından kaçarak Wahlheim kasabasına yerleşmiş bir genç Werther kendisine hayali bir dost edinir. Wilhelm Genç Werther’in hayali dostudur ve ona yazdığı günlük tarzındaki mektupları okuruz kitap boyunca.    

    Werther şehir hayatından kaçmış fakat sonunda aşka yakalanmaktan kurtulamamıştır. Lotte’dir aşık olduğu kadın ve onun gecesini gündüzünü doldurmakta ruhunu derinden sarsmaktadır.

    4) Anton Çehov, Martı: Bir martı vurulur, bir hikâye konusu olur.

Rus oyun yazarı Anton Çehov’un dört büyük eserinden ilki olan Martı, eleştirmenler tarafından günümüze dek gelmiş geçmiş en iyi tiyatro eserlerinden biri olarak kabul görmüştür.

İnsanlar arasındaki iletişimsizlik, iç içe geçmiş romantik ilişkiler, hayatın anlamı, sanatçının hayat gayesi, tiyatronun ihtiyaç duyduğu yenilikler gibi konuları işleyen Çehov, ardında ölümsüz bir tiyatro eseri bırakmıştır.

    5) Anton Çehov, Vişne Bahçesi: Rusya’da 19. yüzyılın ortalarında toprak köleliği kaldırılmış, burjuvazi yükselişe geçmiştir.

Vişne Bahçesi ülkede değişen toplumsal, politik ve ekonomik düzenin gerçekliğiyle yüzleşemeyen aristokrat bir ailenin dokunaklı portresidir. İçinde büyük bir vişne bahçesinin bulunduğu aile çiftliğinin borçlar nedeniyle satılması söz konusudur. Çiftlik sahiplerinin çocukluk anılarıyla birlikte, vişne bahçeleri de geçmişte kalmıştır artık. Yeni düzen karşısında kararlı davranıp mülklerini ellerinde tutmaktan acizdirler.

    6) H.G. Wells, Zaman Makinesi: Victoria döneminde yaşayan bir bilimci icat ettiği zaman makinesine biner ve kendini bir anda 802.701 yılında bulur. Başlangıçta dünyanın bütün dertlerinin sona erdiğini, cefanın yerini güzelliğe, refaha ve barışa bıraktığını zannetse de yanıldığını anlaması çok uzun sürmez. Zaman yolcusu önce Eloi adı verilen insan türüyle tanışır. Ancak soyları kadim zamanların yüce kültürüne dayanan bu güzellik abidelerinin, aslında ne kadar güçsüz olduğunu ve karanlığa karşı nasıl da çocukça bir korku duyduğunu çok geçmeden keşfeder. Eloiler korkmakta haklıdırlar, çünkü yerin altında bambaşka bir insan türü; tekinsiz Morloklar pusuya yatmış beklemektedirler. Bu sırada makinesini kaybeden zaman yolcusunun da yapması gereken tek şey, Morlokların o uğursuz yeraltı tünellerine inerek makineyi onlardan geri almaktır.

    7) Franz Kafka, Dönüşüm: ‘‘Gregor Samsa, kâbuslarla geçirdiği bir gecenin ardından sabah yatağında uyandığında, kendisini devasa, canavara benzer bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.’’

Dönüşüm, gerçekle kurgunun iç içe geçtiği bu cümleyle başlar. Gezgin satıcı Gregor, böceğe dönüşür, ailesinin borçlarını zamanla ödeyemez ve onlar için bir külfet hâline gelir. Artık toplumla bağdaşması mümkün olmaz, gün geçtikçe yabancılaşır. Hikâyede genç satıcının neden dönüştüğü açıklanmamakla birlikte Franz Kafka da bununla ilgili söylemde bulunmamıştır.

    8) F. Scott Fitzgerald, Muhteşem Gatsby: 20. yüzyıl Amerikan edebiyatının önemli isimlerinden F. Scott Fitzgerald, Muhteşem Gatsby’de ‘Caz Çağı’ olarak adlandırılan dönemi gözlemci ve eleştirel bir yaklaşımla sunarken, gizemli bir zengin olan Jay Gatsby’nin evinde düzenlenen partiler, eğlenceli yaşam tarzı ve insanlarıyla 1920’lerin Amerika’sını okura yansıtır. Geçmişiyle verdiği mücadele ve unutamadığı aşkı Daisy’yi yeniden kazanma çabaları ön planda saplantılı bir aşkı gösterirken Fitzgerald, bu aşktan hareketle Gatsby’nin bitmeyen umudunu, Amerikan rüyasıyla birlikte günümüze taşıyor.

    9) Robert Louis Stevenson, Olalla: Stevenson’ın İspanya’nın ücra bir köşesinde, dağlarda geçen bu tüyler ürpertici öyküsü çürümekte olan aristokrasi ve trajik aşk temalarının yanı sıra vampirlik anıştırmalarıyla dikkat çeker. İlk kez 1885 Noel’inde The Court and Society Review’da bir hayalet öyküsü olarak yayımlanan Olalla, tıpkı Dr. Jekyll ile Bay Hyde gibi Stevenson’ın düşlerinden çıkmıştır. Yazar düşünde gördüklerini geleneksel bir anlatıya dönüştürürken çektiği zorlukları bir yazısında bizzat anlatır.

Yarımada Savaşı (1808-1814) sırasında İspanyol ordusuyla birlikte savaşırken yaralanan genç bir İskoç subayı hastanede tedavi gördükten sonra hava değişimi için yoksul düşmüş soylu bir ailenin evine pansiyoner olarak yerleştirilir. Orada kendini akla hayale sığmayacak olayların içinde bulacaktır.

    10) Jack London, Bir Kuzey Macerası: Hayatını kendisinden koparılan karısını bulmaya adamış bir adam, ufacık bir yer sandığı dünyanın aslında kocaman, hoyrat ve ne denli sert olduğunu göreceği ömürlük bir yolculuğa çıkar. Hava soğuk, doğa zorlu, şartlar yorucudur; sefalet çeker, aç kalır, ayazda uyur. Maden kazar, gemilerde çalışır ve sevdiği kadının izini sürer. Dünyanın kenarından tam içine düştüğü bu maceranın sonuysa sandığından çok daha farklı olur.

    11) Namık Kemal, Vatan Yahut Silistre: Edebiyatın her sahasında meyveler veren Namık Kemal’in vatan sevgisini en güzel işlediği eseri, tarihi bir dram olan Vatan Yahut Silistre’dir. Eserde bahsedilen savaş Kırım Savaşı'dır. 

    12) Fatma Aliye Topuz, Levayih-i Hayat( Hayattan Sahneler): Hanımlara Mahsus Gazete’de 1899-1900 yıllarında tefrika edilen Levayih-i Hayat, kadınlar arasında dolaşan mektuplar aracılığıyla dönemin üst orta sınıf kadın hayatından manzaralar sunuyor.

Dertleşen, yoldaşlık eden, fikir alışverişinde bulunan, anlaşmazlığa düşen, yine de dostlukları sarsılmayan kadınların deneyimlerini aktardığı bu mektuplar, kamusal ile özelin birleştiği bir alana dönüşüyor; kadın-erkek ilişkilerinin, hayatın ve aşkın anlamını sorguluyor.

    13) Tezer Özlü, Çocukluğun Soğuk Geceleri: Tezer Özlü'nün bu ilk romanı, yaşamın yalnızca başlangıcını oluşturmakla kalmayan, sürekli dönülen, belki de hiç çıkılamayan çocukluğu yansıtıyor. Yetişkinlerin, tıpkı çocukluğa olduğu gibi, farklılığa da aman vermeyen dünyasına karşı, yazar, anıların çıplak gerçekliğine sığınıyor. Tezer Özlü, Türk Edebiyatının nostaljik prensesi.

    14) Orhan Veli, Bütün Şiirleri: Bütün Şiirleri, Orhan Veli'nin yüzüncü doğum yıl-dönümünde (2014) gözden geçirildi. Şairin defterleriyle mektuplarındaki el yazmaları, dergi yayınları ve kitabın 1951'den bugüne farklı yayınevlerindeki baskıları karşılaştırılıp incelenerek süregelen yazım hataları düzeltildi ve bazı şiirlerdeki karışıklıklar dipnotlarla giderildi.

Orhan Veli: Türk şiirinin "zincirkıran"ı, "kasket-giydiren"i, "sivilleştiren"i, "açıkhavaozanı"...

    15) Sabahattin Ali, Sırça Köşk: "Niçin hep acı şeyler yazayım? Dostlar, yufka yürekli dostlar bundan hoşlanmıyorlar. `Hep açlardan, çıplaklardan, dertlilerden mi bahsedeceksin? Geceleri gazete satıp izmarit toplayan serseri çocuklardan; bir karış toprak, bir bakraç su için birbirlerini öldürenlerden; cezaevlerinde ruhları kemirile kemirile eriyip gidenlerden; doktor bulamayanlardan; hakkını alamayanlardan başka yazacak şeyler, iyi güzel şeyler kalmadı mı? Niçin yazılarındaki bütün insanların benzi soluk, yüreği kederli? Bu memlekette yüzü gülen, bahtiyar insan yok mu?" "Bahtiyar Köpek" adlı öyküden Türk edebiyatının büyük öykücüsünden zamana karşı koyan öyküler.

    16) Sabahattin Ali, Canım Aliye, Ruhum Filiz: Büyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali’yi yakından tanımamızı sağlıyor.

    17) George Orwell, 1984: George Orwell tarafından kaleme alınan 1984, distopya edebiyatının yapı taşlarındandır. Karanlık bir iktidarın hüküm sürdüğü bir dünyada, 1984 yılında geçen romanda, bu karanlık dünyaya başkaldıran Winston Smith’in yaşadıklarını okuruz. İnsan gerçeğine dokunan pek çok cümlesiyle Winston’ın yaşadıklarının derinliğini hissederiz. Geçmişin aslında gelecekten izler taşıdığını ortaya koyan 1984, yazıldığı dönemden bugüne izler bulmamızı sağlıyor. Orwell bu romanda siyaset baskısı, toplumdaki adaletsizlik, zihin kontrolü, insanların tek tipleştirilmesi ve bireyselliğin yok edilmesi gibi kavramlar üzerinde durmuştur. 

    18) George Orwell, Hayvan Çiftliği: Hayvan Çiftliği`nin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin`i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.

Altbaşlığı bir peri masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır.

    19) Ruth Hogan, Yolunu Kaybeden Anıların Bekçisi: Hikayeleriyle okurlarının yüreğine dokunan ünlü yazar Anthony Peardew, yıllarını büyük bir trajedinin baş kahramanı olarak geçirmiştir. Kaleminden dökülen kelimeler yaralarını ve yaptığı için kendini asla affetmediği o hatayı insanlara anlatır uzun zaman boyunca.

Anthony, tıpkı kendisi gibi yolunu kaybeden anıların bekçisidir. Sıradan bir insana önemsiz görünse de bir başkası için ne kadar kıymetli olabileceğini ancak Anthony gibilerin tahmin edebileceği unutulmuş eşyaları toplar, biriktirir ve özenle saklar. O eşyalara o kadar değer verir ki, kaleminin ustalığını her biri için ayrı ayrı konuşturarak hepsine hikâyeler yazar.

Ömrünün son demlerinde olduğunu hisseden Anthony, yaptığı için kendini asla affetmediği hatasını, başkalarına ait sahipsiz eşyaları toplayıp onları bir gün yeniden ait oldukları yere ulaştırma umudunu büyüterek telafi edebileceğine inanmaktadır. Kendisinin yeterince zamanı kalmamış olsa da, kızı gibi sevdiği yardımcısı Laura’nın bu görevi en iyi şekilde yerine getireceğine emindir.

Laura, hayatın hırpaladığı o kırgın kadınlardan biridir. Kendi yaralarını Anthony’nin yanında ve onun naif dünyasında çalışarak iyileştirmeyi başarmış bu kadın, çok sevdiği Anthony’nin son arzusunu yerine getirmeye ve onu –daha önce başkalarına yaptığı gibi– hayal kırıklığına uğratmamaya kararlıdır. Adım attığı bu yolda karşısına çıkacak olan tesadüfler ise kaderinin değişmeye başladığını gösterecektir.

    20) Liane Moriarty, Küçük Ama Büyük Yalanlar: Kusursuz bir aile, kusursuz bir ev ve kusursuz bir hayat...

Üç anne; Jane, Madeline ve Celeste bunların hepsine sahip görünüyor. Ama küçücük bir yalan yüzünden her şey kontrolden çıkmak üzere...

Yalnız bir anne olan ve şehre yeni taşınan Jane’in küçük bir oğlu ve beş yıldır sakladığı bir sırrı var.

Diğer iki anne; her şeyi hatırlayan, hiçbir şeyi affetmeyen Madeline ve herkesin durup bir kez daha bakacağı kadar güzel ama huzursuz Celeste, okulun ilk günü Jane’i kanatları altına alıyorlar. Elbette onların da kendilerine göre sırları var. Ancak bu üç kadının çocuklarının karıştığı küçük bir olay çabucak büyüyecek, okul bahçesindeki fısıltılar kötü niyetli dedikodulara dönüşecek ve artık kimse neyin gerçek, neyin yalan olduğunu bilemez hale gelecek. 

    21) Ayşe Kulin, Adı: Aylin: Aylin Radomisli Cates, 19 Ocak 1995 Perşembe günü, evinin bahçesinde, o sabah evini temizlemeye gelen hizmetçisi tarafından, kendi arabasının altında ölü bulundu. Üstünde ve etrafta nasıl öldüğüne dair hiçbir iz yoktu. Bir hırsızın saldırısına uğramış değildi. Bir katille  boğuşmamıştı. Elbisesi yırtılmamış, tırnakları kırılmamıştı. Çorapları bile kaçmamıştı. Kaptıkaçtı tipi arabası, parke taşı döşeli dümdüz avluda, aklın alamayacağı bir nedenle kayarak, dört parmak yüksekliğindeki seti atlamış, meyil aşağı inmiş, ön tekerlekleri yolda, arka tekerlekleri duvara takılı durmuştu. Aylin, arabanın altına çaprazlamasına girmiş, sırtüstü yatıyordu. Üstünde abiye bir gri döpiyes, yakasında yarım ay biçiminde bir elmas broş, parmağında tek taş yüzük vardı. Otopsi raporuna göre, iki gün önce, Salı gecesi ölmüştü.

Türkiye’nin tartışmasız en ünlü kitaplarından biri Adı: Aylin, prenseslikten Amerikan ordusuna uzanan baş döndürücü bir hayatın romanı... 


  Kitapların tanıtım bültenlerinden aldığım yazılarından  konularını, kısaca neyden bahsettiklerinden de bahsetmek istedim. Umarım işinize yarayacak, hoşunuza  gidecek bir yazı olmuştur. 

    Sizin bu kitaplar arasında okuduğunuz var mı? Bu aralar hangi kitapları okumayı düşünüyorsunuz? Kitap alışverişi planlarınız var mı? Yorumlarda buluşalım:) 


    

Sude

13 comments

  1. Yaşasın kitaplar!! :)
    Kitapları seviyorsanız ben de bekliyorum sayfama:)

    YanıtlaSil
  2. Kitapların hepsi çok güzel görünüyor ve gerçekten hesaplı bir alışveriş olmuş. :)
    Hepsini keyifle okursun umarım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım... Teşekkür ederim güzel dileğin içiin:)

      Sil
  3. son üçü dışında hep sağlam klasikler, nefis bir alışveriş olmuş. şu fatma aliye nin kitabını okuyum ben de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla ne yalan söyleyim benim de çok içime sinen bir alışveriş olmuştu. Ben de Ağustos'ta onu okumayı düşünüyordum, beraber okuruz ne güzel:)

      Sil
    2. taams alayım ben de kitabıııı :)

      Sil
    3. Okuyalım o zamaan: ))

      Sil
    4. tamam bak sen okuycağın ya da okuduğun zaman söyle :) ben de okurum hemen, kısa imiş zaten, sonra sen de yazarsın ben de, senin yazdığını görünce yazarım ben de :)

      Sil
    5. Ben okudum bitirdim ama daha yorumunu yazmadım. Kitapta yanımda değil ama inşallah az çok bir yorum yazacağım.

      Sil
    6. Deep! Biraz geç olduğunun farkındayım ama ben yayınladım yorumumu. Haberin ola:)

      Sil
    7. olsun sevindiiim, tatildesin tabii ne güzel :)

      Sil

Senin düşüncelerin de benim için önemli. Onları benimle paylaşmaya ne dersin :)

Popüler Yayınlar

Ağaç Ev Sohbetleri #230 "Geleneksel Kültürü Korumak Önemli Midir?"

      Herkese selam! Nasılsınız, n'apıyorsunuz? Umarım günleriniz verimli geçiyordur, hayatınızdan memnun olduğunuz zamanlar geçirebiliyorsunuzdur.     Sevgili DeepTone tarafından düzenlenen Ağaç Ev Sohbetleri'nde bu haftanın konusu;       "Geleneksel kültürü korumak önemli midir?"      Ben geleneksel kültürü korumanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu dediğim elbette ki hep eskide kalmak  demek değil. Dünyayı, gündemi, yenilikleri takip edeceğiz ancak tamamen Batılılaşma, modernleşme adı altında da kendi özümüzü terk etmeyeceğiz demek istiyorum.      Geçenlerde okuduğum bir kitaptan örnek vermek istiyorum. Kitabın yazımı çok iyiydi ancak sanki çeviri kitap okuyormuş gibi hissettim. Şimdi bu kötü bir şey mi yoksa bir başarı mı? Evet, bence bu bir başarı. Ama şahsi düşüncem olarak ben yerli bir kitap okuyorsam bunu hissetmek isterim. Kitabı okurken sanki Amerika'nın bu üniversite temalı filmlerinden izliy...

BCP- Ocak| Scrubs Dizi Yorumu

        Selam! Nasılsınız, nasıl gidiyor hayat?     Geçen sene yoğunluktan dolayı BCP'ye katılmamayı tercih etmiştim. Tabii ki hayatım hala yoğun bir şekilde geçiyor ancak bu sene yoğunluklarımın hobilerimin önüne geçmesine izin vermek istemiyorum.(Ne kadar çok "yoğun" dedim de mi?) Yeni yıl kararı:)     Blogları Canlandırma Projesi kapsamında her ay bir tema belirleniyor ve temaya uygun kitap, dizi ya da film izleyip yorumluyoruz.      Ocak ayının teması; komedi, mizah ve müzik idi. Ben bu ay izlediğim bir diziden bahsetmek istiyorum. Bir komedi dizisi olarak karşımıza çıkıyor. Yer yer müzik temasını da kaplıyor.     SCRUBS Tür: Komedi Proje Tasarımcısı: Bill Lawrence Başrol Oyuncuları: Zach Braff, Sarah Chalke, Donald Faison, Judy Reyes, John C. McGinley, Ken Jenkins, Neil Flynn. Ülke: ABD Bölüm Sayısı: 182 Gösterim Süresi: 21 dakika Yayın Tarihi: 2 Ekim 2001- 17 Mart 2010    J.D ve Turk çocuk arkada...

BCP- Ocak| Film Yorumu

     Herkese selam! Nasılsınıız? Ben iyiyim, teşekkür ederim.     Bugün 2025'in ilk Blogları Canlandırma Projesi ile geldim. Blogları Canlandırma Projesi kapsamında her ay bir tema belirleniyor ve temaya uygun olarak kitap, dizi, film vs. okuyup/ izleyip kendi yorumlarımızı paylaşıyoruz. Projeye katılan diğer blog arkadaşlarımıza ziyarete gidip bloglardaki etkileşimi arttırmayı hedefliyoruz.      Ocak ayı temalarımız ise p anayır, festival, fuar, müzik, dans, kermes, yemek, etkinlik vb. içeren eserler. Ben de temalara uygun olacağını düşündüğüm The Circus filmini izledim. Kaynak: beyazperde.com THE CIRCUS (Sirk) Vizyon Tarihi: 1928 yılı Yönetmen: Charles Chaplin Senarist: Charles Chaplin Tür: Komedi, Dram, Romantik Süre: 1 saat 12 dakika Oyuncular: Charles Chaplin, Al Ernest Garcia, Merna Kennedy     Charles Chaplin'nin hem senaristliğini hem yönetmenliğini yaptığı bir film. Aynı zamanda filmde kullanılan müzikleri de kendisinin yapm...