Öne Çıkan Yayın

Evin İçine Yağan Kar

      Herkese selam! Nasılsınız, n'apıyorsunuuz? Günleriniz nasıl geçiyor, nelerle meşgulsünüz? Tatil planınız var mı ya da memlekete mi gittiniz? N'aptınız n'ettiniz gelin biraz sohbet edelim.      Bana soracak olursanız çok şükür ben de iyiyim. Yuvarlanıp gidiyoruz işte:) Evde olmaktan son derece memnunum. Umarım şehir dışına çıkmak gibi bir şey yapmayız. Şu an öyle bir düşüncemiz var gibi durmuyor ancak pek belli de olmuyor bazen bir anda baş gösteriveriyor.      Dün akşam odamda kendi kendime takılıyordum. Blogda bazı değişiklikler yapmak istiyordum onunla alakalı bir şeylere baktım, denedim derken istediğim resmi yapay zekaya da yaptırabileceğimi fark ettim ve küçük bir paragrafla komut verdim. Hatırladığım kadarıyla şöyle yazmıştım: " Sallanan sandalyesinde çayını içerken diğer eliyle gözlüğünü düzelten kız kitap okuyor." tarzında bir cümleydi. Ve işte çıkan ilk tasarımlar...     Çok istediğim sonucu alamamıştım açıkçası. Çok ...

Jack London- Kızıl Veba Kitap Yorumu

  Selam! Nasılsınız, napıyorsunuuz? Aslında artık kendimden çok bahsetmek istemiyorum ama bir yandan da burada azar azar hayatımı da paylaştığım için kısaca bir bahsetmek istiyorum. Ben çok şükür iyiyim. Sanırım artık toparladım. Daha doğrusu tamamen iyi, psikolojisi sağlam bir insan olamayabilirim belki henüz ancak genel olarak daha güçlü ve eski halime biraz daha yakınlaşmış hissediyorum kendimi. Tam olarak eskisi gibi de olmak istemiyorum zaten. Eski iyi huylarım ve yeni iyi huylarımla beraber çok daha iyi bir insan olmak istiyorum. Güncellenmiş ve daha üst düzey bir Sude olmak istiyorum. 
  Yine yıllardır hayalini kurduğum bir şey yaşıyorum hayatımın bir kısmında. Bu beni çok motive ediyor. Sonunda başarmış olmak. Zorlukları tabii ki de var. Ama şunu da kabullendim artık; hayatın her alanında bir zorluk var. Şu an burada olmasam, başka bir şeyle meşgul olsam, iş hayatında olsam vs. oralarda da yine zorluklar olacaktı. Bu yüzden büyük resme baktığım zaman bu çektiğim zorluklara değdiğini görüyorsam eğer, mutlu oluyorum. Her zaman mutlu olamasam da memnunum çok şükür. Ve şunu ogrendim; hiçbir zorluk baki değil. Tabii ki hiçbir mutluluk, kolaylık da baki değil. Hepsinin bir sırası var. Belli zaman dilimlerinde o duraklarda biraz beklememiz, sabretmemiz gerekiyor. Daha sonra farklı bir yolculuk başlamış oluyor. Hayat bir döngüden ibaret aslında. Matematiğini çözebilsek keyif de alacağız sanki. Bakalım öğreniyorum işte yavaş yavaş acısıyla tatlısıyla. 
  Tamam uzatmıyorum artık ve kitap yorumuma geçiyorum. Ben bu kitabı bitireli bir iki ay falan oluyor. Acaba bahsetmeden geçsem mi diye düşündüm ama son birkaç yıldır zaten okuduğum kitapları hep bahsetmeden geçtim. Bir yerden başlamak lazım diyor ve hatırladığım kadarıyla azıcık ama gerçekten çok azıcık bahsedeceğim:)
KIZIL VEBA 
Yazar: Jack London 
İngilizce aslından çeviren: Levent Cinemre
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 68
  Adından da anlaşılacağı üzerine bir veba salgınından bahsediyor kitabımız. Salgının yayılmaya başladığı zamanı okumuyoruz da salgın bittikten sonra yaşlı eski bir profesörün ağzından dinliyoruz o zamanları. Eskiden dünyanın ne kadar gelişmiş bir yer olduğunu şimdiyse ilk çağ uygarlıklarına dönüştüğünü, salgının başından itibaren onun başına neler gelmiş, nasıl hayatta kalmış onu okuyoruz. 
  Sayfa sayısı zaten çok az. Hiç yormayan, sıkmayan, bir çırpıda biten bir kitap. Okuması ayrı empati kurması ayrı güzel, düşündürücü de bir kitap bence. 

ALINTILAR
"Ihtiyarın hayal kırıklığının sonucu olan gözyaşlarının yanaklarından aşağı süzüldüğünü gören oğlanlar, neşeden kendilerinden geçtiler."
"Oğlanlar, yaban hayatın acımasızlığı dışında bir mizaha sahip olmayan gerçek yabanilerdi." 
"Ah mayonez! Bir düşünsenize o mayonezi! En son altmış yıl önce yapildi! Kimse kokusunu bile duymadan aradan iki nesil gecti! Halbuki o zamanlar bütün restoranlarda yengeçle birlikte mayonez de servis edilirdi,"
"Ben sizin yaşınızdayken ilk uçakları hatırlayan adamlar hayattaydı; bense son uçağı gordum, altmış yıl önce." 
"'Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider.' diye mırıldandı, belli ki bir şiirden bir dize okumuştu. 'Aynen öyle, köpükler gibi, geçici. Insanın bu dünyadaki bütün çalışması köpükten öte bir şey değil. Insan kendine faydası olacak hayvanları evcilleştirip düşmanca davrananları yok etti, toprağın yabani bitki örtüsünü temizledi. Ama sonra insan yok oldu ve ilkel hayat geri dönüp onun elleriyle yaptığı her şeyi sildi süpürdü."
"Gayet iyi biliyorum. Insanoğlu uygarlık yolundaki kanlı ilerleyişine başlamadan önce, ilkelliğin karanlığına giderek daha çok batmaya mahkûmdur. Sayımız artınca ve herkese yer olmadığını hissettiğimizde birbirimizi öldürmeye başlayacağız."
"Şu acayip lafları geç de anlayabileceğimiz sözler söyle. Ilgilendirmek ne demek? Konuşmayı bilmeyen bebekler gibi konuşuyorsun."
"Bazen geçmişin anılarını o kadar canlı bir şekilde yaşıyorum ki ilkel dünyada keçi çobanlığı yapan yabani torunlarıyla birlikte dolaşan, üstüne keçi postu geçirmiş, kir pas içindeki yaşlı bir adam olduğumu unutuyorum."
"Sessiz koridorlardan yürüyüp ıssız kampüsten çıkarken hissettiklerimi asla unutamam. Korkmuyordum. Bir hastanın yakınında bulunduğum için kendimi artık ölü gibi görüyordum."
"Uygarlık çöküyor ve artık herkes kendisi için yaşıyordu." 
"Her yandan yardım isteyen çığlıkların geldiği bu tür sahnelere fazlasıyla tanık olmak, insanın kalbini taşa çeviriyordu."
"Daha önce rastladığım insanların neden bembeyaz suratlarıyla, sessizce, gizlice kaçtıklarını artık anlamıştım. Uygarlığımızın ortasinda, fakir semtlerimizde, işçi mahallelerimizde bir barbarlar, yabaniler ırkının doğasına neden olmuştuk ve şimdi biz felaketi yaşarken onlar da vahşi hayvanlar gibi üstümüze saldırıyor, bizi yok ediyorlardı. Tabii kendilerini de yok ediyorlardı."
"Çevrelerindeki dünya çöküp harabeye dönerken, her tarafı bu çöküntünün tozu dumanı sararken bu aşağılık yaratıklar içlerindeki vahşiliğin dizginlerini salmış, savaşıyor, içiyor ve ölüyorlardı. Ne fark ederdi ki zaten? Herkes ölüyordu nasıl olsa; iyisi de kötüsü de, güçlüsü de zayıfı da, hayata dört elle sarılanı da yaşamı aşağılayanı da... Herkes göçüp gidiyordu. Her şey göçüp gidiyordu."
"Uygarlık, sevgili torunlarım, alev tabakalarının içinde ve ölümün nefesinin altında yok olup giden şey, uygarlıktı."
"Toprağıyla, deniziyle, göğüyle bütün gezegene hâkim olan, kendisini tanrı yerine koyan bizler, şimdi California denen şu memleketteki su boylarında ilkel bir yabanilik içinde yaşayıp gidiyoruz."
" Ama yavaş, son derece yavaş olacak her şey; daha yola çıkmaya çok uzağız. Umutsuzluk verecek kadar uzağız hem de. Keşke bir tanecik fizikçi veya kimyacı sağ kalmış olsaydı... Olmadı işte, sonuçta bildiğimiz her şeyi unuttuk." 
"Çocuklarınıza deyin ki ateşte suyu ısıttığımız zaman içinde bulunan buhar adını verdiğimiz harika bir şey çıkar; işte bu buhar, on bin adamdan daha güçlüdür ve insanın bütün işlerini yapar." 


  Benim için beklediğimden çok daha farklı bir kitaptı. Ben daha aksiyonlu bir hikaye beklemiştim. Veba'dan kaçışlarını, kurtulmaya çalışmalarını okuruz diye bekliyordum ki bu kısımları da okuyoruz ama daha çok kaybettiklerine ve gerilemelerine daha fazla odaklanılmış gibi hissettim ben. Yani kitabı okurken daha heyecanlı olmayı bekliyordum ama ben genel olarak üzüldüm hatta gözlerimin dolduğu yerler falan da var. Sayfa sayısı az olsa da etkisi güçlü olan kitaplardan bence. Eğer henüz okumadıysanız okunmayı kesinlikle hak eden bir kitap olduğunu söyleyebilirim. 
   
  Siz okudunuz mu? Okumayı düşünüyor musunuz? Okuduysanız siz kitap hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım:)
  Şimdilik hoşçakalın, okur kalıın<3

16 comments

  1. kolaylıklar başarılar sanaa :) bu yazarın çok sayıda kitabını okudum ama bunu değil ama okurum artık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederiim:)) Umarım okuyunca senin de hoşuna gider. Yorumun için teşekkür ediyorum:)

      Sil
  2. bu kitaba tam da pandemide denk gelmiştim ama sesli kitap olarak dinledim , ve sevmiştim güzel ve acı da olsa çok yakın gerçekçi hissettim kitaptaki değişimi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. De mi ya ben de okurken çok kuvvetli bir empati duygusu içerisindeydim. Ah o yaşlı adama az dolmadı gözlerim..

      Sil
  3. Hayaline kavuşmak, bir şeyleri başarmak çok güzel.
    Kitap ilgi çekici görünüyor. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Insanın hayallerine kavuşması evet güzel. Bazen çok mutmain olabiliyorum bazen de sanki "ee yani noldu şimdi" gibi hissedebiliyorum. Başarı çok güzel. Ama uğruna mücadele edebileceğim bir şeyin olması, bir gayret içerisinde olmak da çok güzel.
      Kitap benim için göründüğünden daha ilgi çekiciydi. Umarım okuduğunda sen de seversiin:)

      Sil
  4. Hoş geldin, daha iyi hissetmene sevindim. :) Bence daimi mutluluktan ziyade daimi iç huzuru aramalıyız, ki zaten mutluluk derken kastettiğimiz de çoğu zaman bu oluyor ama bu kavram kargaşası nedeniyle hep enlerde olsak mutlu olurmuşuz gibi hissediyoruz. Sevdiğimiz bir şeylerle ilgilendiğimizde, ki bu küçük bir şey de olabilir, bu bahsettiğim nötr ruh haline geliyoruz bence. Hatta kimi zaman onun üstüne bile çıkıyoruz.
    Bu kitap bende bayadır var ve bayadır okusam diyorum :) Kısa bir şeyler okumak istediğimde okuyabilirim. Bu arada bence kendinden rahatlıkla bahsedebilirsin. Burası senin dünyan neticede. :) Hoşça kal.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bence de. Tam olarak ifade etmek istediğim şeyi anlatmışsın. Zaman zaman uzulebiliyoruz, çok stresli olabiliyoruz vs. Bu gibi durumlar hayatın vazgeçilmezi gibi bir şey. Hatta gibi değil direkt öyle. Normal olduğunu anladıktan sonra sanki biraz daha kolaylaşıyor her şey. Bir de büyük resme odaklanmak deniliyor ya. O anki sorunu elimde, aklımda kurcalamayı bir bırakıp geri geri gittiğimde, yalnızca o sorunu değil sahip olduğum iyi kötü her şeyi bir gözden geçirdiğimde kendime daha kolay bir şekilde diyebiliyorum "Tamam sakin ol çoğu şey yolunda. Küçük bir pürüz var ama geçecek. Şükredebileceğim şeyler hala daha fazla." Diye kendimi teselli etmek sanki daha basit bir hal alıyormuş gibi hissediyorum.
      Kendimden rahatlıkla bahsetmesi ne bahsediyorum aslından da yayının asıl konusunu çok sabote etmek istemiyorum sanırım. Yazmaya karar vermeden önce de bu tarz bir şeyler yazmaya ihtiyacım olduğunu pek fark edemiyorum. Kitap yorumu yazayım derken bir iç dökme seansına başlıyorum 😅 Blog da düzen diye bir şey kalmadı zaten de Bakalım düzelir inşallah:)) Yorumun için çok teşekkür ederim, hoşça kal.

      Sil
  5. Merhaba sade ve derin bloğundan tavsiye ile geldim giriş yazının her cümlesine katılıyorum. Hayatın her aşamasında bir zorluk var şifresini çözebilmek isterdim bende🥰
    Sizi takibe aldım banada beklerim insallah kitap yorumlarınızda güzel ben daha acemice galiba 🌾🌹😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba hoşgeldiniz blogumaa:) Yorumları beğenmenize sevindim. Ben de sizi takibe aldım. Yorumunuz için çok teşekkür ediyorum:)

      Sil
  6. Jack London bu konuda çok iyi, gerçekten çok ince, dolu dolu bir kalemi var. Özellikle Martin Eden kitabını hiç unutamıyorum. 500 sayfa yaz yaz, gel son dakika son sayfada ters köşe...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bak o kitabı okumayı zaten istiyordum ama bir ters köşe olduğunu şu an öğrendim. Süreci hemen hızlandırmalıyım:) Hem yorumun hem de kitap önerin için teşekkür ederiim:)

      Sil
  7. Adını duydum ama okumadım hiç.

    Kişisel yaşamınızdaki iniş - çıkışlar hep olacaktır. Siz hep olumlu tarafından bakmaya devam edin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir ara da sürekli olumlu yanından bakmaya çalışıyordum ama hep Pollyanna gibi gezince de olmuyor. Onu da tam beceremedim. Bir süre sonra patlayıveriyordum. Daha gerçekçi ve normalleştirerek bakmaya çalışıyorum artık.
      Umarım okuduğunuzda siz de seversiniz kitabı:) Yorumunuz için teşekkür ederim:)

      Sil

Senin düşüncelerin de benim için önemli. Onları benimle paylaşmaya ne dersin :)

Sude

Popüler Yayınlar

Ağaç Ev Sohbetleri #230 "Geleneksel Kültürü Korumak Önemli Midir?"

      Herkese selam! Nasılsınız, n'apıyorsunuz? Umarım günleriniz verimli geçiyordur, hayatınızdan memnun olduğunuz zamanlar geçirebiliyorsunuzdur.     Sevgili DeepTone tarafından düzenlenen Ağaç Ev Sohbetleri'nde bu haftanın konusu;       "Geleneksel kültürü korumak önemli midir?"      Ben geleneksel kültürü korumanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu dediğim elbette ki hep eskide kalmak  demek değil. Dünyayı, gündemi, yenilikleri takip edeceğiz ancak tamamen Batılılaşma, modernleşme adı altında da kendi özümüzü terk etmeyeceğiz demek istiyorum.      Geçenlerde okuduğum bir kitaptan örnek vermek istiyorum. Kitabın yazımı çok iyiydi ancak sanki çeviri kitap okuyormuş gibi hissettim. Şimdi bu kötü bir şey mi yoksa bir başarı mı? Evet, bence bu bir başarı. Ama şahsi düşüncem olarak ben yerli bir kitap okuyorsam bunu hissetmek isterim. Kitabı okurken sanki Amerika'nın bu üniversite temalı filmlerinden izliy...

BCP- Ocak| Scrubs Dizi Yorumu

        Selam! Nasılsınız, nasıl gidiyor hayat?     Geçen sene yoğunluktan dolayı BCP'ye katılmamayı tercih etmiştim. Tabii ki hayatım hala yoğun bir şekilde geçiyor ancak bu sene yoğunluklarımın hobilerimin önüne geçmesine izin vermek istemiyorum.(Ne kadar çok "yoğun" dedim de mi?) Yeni yıl kararı:)     Blogları Canlandırma Projesi kapsamında her ay bir tema belirleniyor ve temaya uygun kitap, dizi ya da film izleyip yorumluyoruz.      Ocak ayının teması; komedi, mizah ve müzik idi. Ben bu ay izlediğim bir diziden bahsetmek istiyorum. Bir komedi dizisi olarak karşımıza çıkıyor. Yer yer müzik temasını da kaplıyor.     SCRUBS Tür: Komedi Proje Tasarımcısı: Bill Lawrence Başrol Oyuncuları: Zach Braff, Sarah Chalke, Donald Faison, Judy Reyes, John C. McGinley, Ken Jenkins, Neil Flynn. Ülke: ABD Bölüm Sayısı: 182 Gösterim Süresi: 21 dakika Yayın Tarihi: 2 Ekim 2001- 17 Mart 2010    J.D ve Turk çocuk arkada...

Birkaç Film Yorumu

      Herkese merhabalar efendiim! N'aptınız, nerelerdesiniz? Anlatın bakalım.      Uzun süredir izlediğim filmlerden bahsetmemiştim. Birikmiş hayli bahsedilmemiş filmler de olunca birkaç tanesinden hızlıca bahsetmek istedim.  MEŞHUR HAYALET ERNEST Orijinal Adı: We Have A Ghost Yönetmen: Christopher Landon Senarist:   Christopher Landon Başrol Oyuncuları: Jahi Di'Allo Winston, David Harbour, Anthony Mackie Tür: Macera, Komedi, Aile, Fantastik Süre: 2 saat 7 dakika      Amerikalı ailemiz çok büyük hayallerle yeni bir eve taşınır. Şanslarına ev hayaletli çıkar. Ancak onlar kendilerinden önceki ev sahipleri gibi evden kaçmak/ taşınmak yerine hayaletle arkadaş olmaya karar verirler. Hayalet Ernest sayesinde sosyal medyada ün kazanmaya başlarlar. Bir yandan da Ernest'in geçmişini araştırırlar.      Ailecek izlenebilecek hoş, keyifli bir yapımdı, diye hatırlıyorum. Ben bu filmi geçen sene veya ondan ön...